top of page

HİZMET TESPİTİ DAVALARINDA 5 YILLIK HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜREYİ KESEN BELGELER

İşveren köy tüzel kişiliği tarafından davacı adına işe giriş bildirgesi verilmediği, hizmet bildiriminde bulunulmadığı, prim kesintisi yapılmadığı, davacının talep ettiği dönemin 1978-1984 ve Mahkemece tespit edilen hizmet süresinin 1981-1983 tarihlerine ilişkin olmasına rağmen davanın 5 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 11.04.2012 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Hâl böyle olunca, davacı tarafından dosyaya sunulan kimlik belgesi, 506 sayılı Kanun'un 79. maddesinin 10. fıkrasında belirtilen Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde yer alan ve Kuruma verilmesi gereken belgelerden olmayıp, köy koruma bekçisi olan davacının silah taşıyabilmesi ve mermi bulundurabilmesi için mülki amir tarafından düzenlenen bir belge niteliğinde olup hizmet tespiti davaları yönünden hak düşürücü süreyi kestiği kabul edilemez. Bu durumda, 506 sayılı Kanun'un 79. maddesinde düzenlenen 5 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu göz önünde bulundurularak karar verilmesi gerektiğinden direnme kararı isabetli görülmediğinden direnme kararı bozulmasına karar vererek dosya kararı veren Mahkemesine gönderilmiştir.

YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİ'NİN 9.4.2025 TARİH, 2025/3887 ESAS VE 2025/5288 KARAR SAYILI İLAMI


MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2019/314 E., 2019/668 K.



Taraflar arasında Mahkemesinde görülen hizmet tespiti davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.


Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.


Mahkeme kararı davacı vekili tarafından tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:


I. DAVA


Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının 1978 yılında ... köyünde köy koruma bekçiliği yaptığını, bu çalışmasına ilişkin olarak kimlik belgesinin 13.10.1981 tarihinde kendisine verildiğini, ancak çalıştığı günlere dair hizmetlerinin bildirilmediğini, bu durumun müvekkilinin hak kaybına uğramasına sebep olduğunu ileri sürerek davacının sigorta başlangıç tarihinin 1978 yılı olarak tespitine ve 1978-1984 yılları arasındaki hizmetinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.


II. CEVAP


Davalı köy tüzel kişiliğini temsilen Muhtar ..., 08.11.2012 tarihli celsede, 1997 yılından beri aynı köyde muhtar olarak görev yaptığını, 09.03.1979 tarihinde köy koruma bekçiliği yapmaya başladığını, silahını da o dönem İlçe Jandarma Komutanı olan ... ş'ten aldığını, bundan bir sene kadar sonra da davacının köy koruma bekçiliği yapmaya başladığını, davacının silahını o dönemdeki İlçe Jandarma Komutanı olan ... 'den aldığını, 1983 yılında da görevini bıraktığını, hatırladığı kadarıyla sonbahar ayları olduğunu belirtmiştir.


Davalı ... vekili, hak düşürücü sürenin geçtiğini, dava konusu döneme ait köy gelir ve gider defterlerinin incelenmesi, bu çalışmaya ilişkin ücret ödeme belgeleri var ise köy masraf senetlerinin dosyaya ibraz edilmesi, silah teslimine ilişkin teslim mazbatası ile Eruh Kaymakamlığı bünyesinde bulunması gereken korucu ve bekçi silahı taşıyanlara mahsus defterde kaydının bulunması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.


III. MAHKEME KARARI


Mahkemece, davacının bekçilik yaptığına dair bir kayıt bulunmasa da davacıya silah verildiği hususu ile bu silahın bekçilik yapması amacıyla verildiği hususunun sabit olduğu, ülkemizde arşiv müessesesinin yeterince gelişmediği ve yerleşmediği, kırsal kesimde görev yapan kamu görevlilerinin yeterli eğitim ve donanıma sahip olmamalarının da etkisiyle çalışanlara ait kayıtların eksiksiz ve usulüne uygun tutulmadığı, bu durumda tanık beyanlarının önem kazandığı, davalı köy tüzel kişiliği muhtarının ve dinlenen davacı tanıkları ile kamu tanıklarının beyanlarının davacının iddialarını kısmen desteklediği, davacının 13.10.1981 tarihinden itibaren 1982 ve 1983 yıllarını kapsayacak şekilde davalı Köy Tüzel Kişiliği bünyesinde bekçilik yaptığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.


IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ


A. Bozma Kararı


1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekilince temyiz isteminde bulunmuştur.


2. Daire kararı ile dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı Kurum vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir. Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacı adına davalı işveren tarafından işe giriş bildirgesinin verilmediği, dönem bordrosu ve davalı işveren tarafından Kuruma bildirilen herhangi bir çalışmanın bulunmadığı, Jandarma Komutanlığınca imzalanan davacının köy koruyucusu ve bekçi olduğuna dair 13.10.1981 tarihli belgenin yönetmelikte belirtilen belgelerden olmadığı, hak düşürücü süreyi kesebilecek nitelikte herhangi bir belgenin dosya arasında bulunmadığı anlaşılmakla, Mahkemece tespitine karar verilen hizmet tarihini izleyen 1983 yılının sonundan itibaren hak düşürücü sürenin geçtiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle karar bozulmuştur.


B. BOZMA SONRASI MAHKEME KARARI


Mahkemece, hizmet tespiti davası açabilmek için Kanunda öngörülen sürenin 5 yıl olduğu, bu sürenin hizmetin sona erdiği tarihten itibaren başladığı, mevzuatımızda açık hüküm bulunmamasına rağmen yerleşik Yargıtay kararlarında Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde belirtilen ve işveren tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna verilmesi gereken belgelerin Kuruma verilmiş olması hâlinde bu sürenin işlemeyeceğinin vurgulandığı, sosyal güvenlik hakkının anayasal bir hak olup vazgeçilemez olduğu, bu nedenle hizmet tespiti davalarının resen araştırma ilkesine tabi olduğu, ortada resmî kurumlarca düzenlenmiş bir belgenin bulunması hâlinde de -bu belgenin yönetmelikte belirtilen ve Kuruma verilmesi gereken belgelerden olmaması durumunda bile- hak düşürücü sürenin işlemeyeceği, resmî belgelerin aksinin ispatlanana kadar geçerli olduğu, bir kişinin bir iş yerinde çalıştığına dair delil teşkil edebilecek nitelikte resmî belge bulunması hâlinde hak düşürücü sürenin varlığından bahsetmenin normlar hiyerarşisinde Anayasa'dan daha alt sırada yer alan kanun ve yönetmeliğe "Anayasa'ya aykırı bir yorum getirmek" anlamına geleceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.


Direnme kararı davalı vekilince tarafından temyiz edilmiştir.


C. HUKUK GENEL KURULU KARARI


Hukuk Genel Kurulu 11.04.2019 tarihli, 2015/10-2687 Esas, 2019/446 Karar sayılı kararı ile somut olay değerlendirildiğinde; işveren köy tüzel kişiliği tarafından davacı adına işe giriş bildirgesi verilmediği, hizmet bildiriminde bulunulmadığı, prim kesintisi yapılmadığı, davacının talep ettiği dönemin 1978-1984 ve Mahkemece tespit edilen hizmet süresinin 1981-1983 tarihlerine ilişkin olmasına rağmen davanın 5 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 11.04.2012 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Hâl böyle olunca, davacı tarafından dosyaya sunulan kimlik belgesi, 506 sayılı Kanun'un 79. maddesinin 10. fıkrasında belirtilen Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde yer alan ve Kuruma verilmesi gereken belgelerden olmayıp, köy koruma bekçisi olan davacının silah taşıyabilmesi ve mermi bulundurabilmesi için mülki amir tarafından düzenlenen bir belge niteliğinde olup hizmet tespiti davaları yönünden hak düşürücü süreyi kestiği kabul edilemez. Bu durumda, 506 sayılı Kanun'un 79. maddesinde düzenlenen 5 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu göz önünde bulundurularak karar verilmesi gerektiğinden direnme kararı isabetli görülmediğinden direnme kararı bozulmasına karar vererek dosya kararı veren Mahkemesine gönderilmiştir.


D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Son Kararı


Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Mahkemece Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş, yapılan yargılama sonucunda; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda işveren köy tüzel kişiliği tarafından davacı adına işe giriş bildirgesi verilmediği, hizmet bildiriminde bulunulmadığı, prim kesintisi yapılmadığı, davacının talep ettiği dönemin 1978-1984 ve Mahkemece tespit edilen hizmet süresinin 1981-1983 tarihlerine ilişkin olmasına rağmen davanın 5 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 11.04.2012 tarihinde açıldığı anlaşılmakta olduğunun karara bağlandığı, davacının 5 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiştir.


V. TEMYİZ


A. Temyiz Yoluna Başvuranlar


Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.


B. Temyiz Sebepleri


Davacı vekili temyiz dilekçesinde; davanın kabulü gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.


C. Gerekçe


1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme


Uyuşmazlık, hizmet tespiti istemine ilişkindir.


2. İlgili Hukuk


6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesinin atfı ile 1086 sayılı Kanun'un 428 ve 439. maddeleri ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun geçici 7. maddesinin 1. fıkrası ile 86. maddesinin 9. fıkrası, mülga 506 sayılı Kanu'un 79. maddesinin onuncu fıkrası hükümleridir


3. Değerlendirme


1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 1086 sayılı Kanun'un 428. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.


2. Temyizen incelene Mahkeme kararının kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.


VII. KARAR


Açıklanan sebeplerle davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,


Temyiz yoluna başvuru harcı ve aşağıda yazılı temyiz harcının ilgilisinden alınmasına,


Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,


09.04.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


ree

Yorumlar


bottom of page