top of page

ARABULUCULUK BÜROSUNUN YETKİSİNE İTİRAZ, ARABULUCULUK SON TUTANAĞININ İPTALİ TALEBİ, YETKİ İTİRAZINDA DAYANAK BELGE SUNULMAMASI

Arabulucunun yetkisine itirazın 6325 sayılı Kanun'nun 18/A maddesinde ve 02.06.2018 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) 25/4 hükmünde düzenlenmiş olduğu, yetki itiraz dilekçesinde büronun yetkisiz olduğu, İzmir Arabuluculuk Bürolarının yetkili olduğu bildirilmiş olup sözü edilen itiraz dışında 6325 sayılı Kanun ve ilgili Yönetmelik hükmünde sözü geçen yerleşim yeri ve işin yapıldığı yere ilişkin belgelerin sunulmadığı ve sunulduğuna yönelik dosya kapsamında herhangi bir iddia ve ispat olmadığı, bu durumda davacı tarafça arabuluculuk bürosunun yetkisine ilişkin itirazın usulüne uygun şekilde yapılmadığı, usulüne uygun yapılmayan yetki itirazının hukuki değer taşımadığı, dayanak belge sunulmaması nedeniyle yetki itirazına itibar edilmeyerek arabuluculuk görüşmelerinin sonlandırılmasıyla son tutanağın tanziminde usulsüzlük görülmediği

YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ'NİN 11.03.2025 TARİH, 2024/15174 ESAS VE 2025/2518 KARAR SAYILI İLAMI


MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2024/872 E., 2024/1637 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Uşak 1. İş Mahkemesi

SAYISI : 2023/174 E., 2024/30 K.



Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:


I. DAVA


Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı tarafın işçilik alacakları talebiyle dava açmak için Uşak Arabuluculuk Bürosuna başvuruda bulunulduğunu, toplantının 24.07.2023 tarihinde saat 16.30'da yapılmasına dair bildirim yapılması üzerine tayin olunan arabulucuya elektronik posta gönderilerek yetki itirazında bulunulduğunu ve bilgilendirme mesajı da gönderildiğini, yetki itirazının usulüne uygun olarak, ilk toplantının hemen öncesinde yapıldığını, bu bağlamda 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun (6325 sayılı Kanun) 18/A maddesinde öngörülen prosedür gereği arabulucunun yetki itirazına ilişkin herhangi bir değerlendirme yetkisi bulunmadığını, buna rağmen arabulucunun yetki ve görev sınırını aşmak suretiyle yetki itirazını reddettiğini ve tarafının yokluğunda arabuluculuk süreci tamamlanarak 24.07.2023 tarihli son tutanağın tanzim olunduğunu ancak evrakın arabulucu tarafından 27.07.2023 tarihinde imzalandığını, arabulucunun yetkisini aşan eylemleri sebebiyle müvekkili Şirket aleyhine ikame edilecek dava sonucunda tamamen veya kısmen haklı çıksa dahi, yargılama giderlerinden tamamından sorumlu olacağını, arabulucu hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu ve neticesinin beklenilmesi gerektiğini ileri sürerek Arabuluculuk Bürosu 2023/153822 numaralı tutanağının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.


II. CEVAP


Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili aleyhine açılan davanın haksız ve yersiz olduğunu, husumetin tarafına yöneltilemeyeceğini zira davanın açılmasına sebebiyet vermedikleri gibi kamu düzenine ilişkin olan işbu davanın tarafının müvekkili olmasının hukuken ve kanunen mümkün olmadığını, davacının arabulucunun e-posta adresine yetkiye itiraz ettiğine ilişkin mesaj gönderdiğini, fiili olarak toplantıya katılmayacaklarını beyan ettiğini söylediğini, davacı vekiline usulüne uygun olarak tebligat yapıldığını, toplantı tarihinin davacıya tebliğ edildiğini, buna rağmen davacının hiçbir mazeret bildirmeden arabuluculuk toplantısına katılmadığını, sadece eletronik posta yoluyla gönderdiği mesajda soyut olarak yetkiye itiraz ettiğini beyan ettiğini, herhangi bir dayanak belge ya da yetki itirazında yer alması gereken yerleşim yeri ve işin yapıldığı yere ilişkin hiçbir belge sunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.


III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI


İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Uşak Arabuluculuk Bürosunun 2023/153822 sayılı dosyasından işçilik alacaklarına ilişkin arabuluculuk başvurusunda bulunulduğu, dosta içeriğine göre arabuluculuk oturumu öncesi davacı tarafın yetki itirazının arabulucuya iletildiğinin anlaşıldığı, arabulucu tarafından yetki itirazında evrak sunulmaması gerekçesiyle yetki itirazına ilişkin olarak değerlendirme yapılarak arabuluculuk faaliyetine devam edildiği, arabulucunun kendisine ulaşan ve haberdar olduğu yetki itirazı sonrasında dosyaya herhangi bir değerlendirme yapmaksızın sulh hukuk mahkemesine gönderilmek üzere büroya teslimi gerekirken kendisinin yetki hususunda niteleme yaptığı, dolayısıyla sulh hukuk mahkemesinin görevine giren bir hususta arabulucu tarafından değerlendirme yapılarak sürece devam edilmesi ve arabuluculuk son oturum tutanağının düzenlenmesinin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.


IV. İSTİNAF


İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; arabulucunun yetkisine itirazın 6325 sayılı Kanun'nun 18/A maddesinde ve 02.06.2018 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) 25/4 hükmünde düzenlenmiş olduğu, yetki itiraz dilekçesinde büronun yetkisiz olduğu, İzmir Arabuluculuk Bürolarının yetkili olduğu bildirilmiş olup sözü edilen itiraz dışında 6325 sayılı Kanun ve ilgili Yönetmelik hükmünde sözü geçen yerleşim yeri ve işin yapıldığı yere ilişkin belgelerin sunulmadığı ve sunulduğuna yönelik dosya kapsamında herhangi bir iddia ve ispat olmadığı, bu durumda davacı tarafça arabuluculuk bürosunun yetkisine ilişkin itirazın usulüne uygun şekilde yapılmadığı, usulüne uygun yapılmayan yetki itirazının hukuki değer taşımadığı, dayanak belge sunulmaması nedeniyle yetki itirazına itibar edilmeyerek arabuluculuk görüşmelerinin sonlandırılmasıyla son tutanağın tanziminde usulsüzlük görülmediği gerekçeleriyle İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.


V. TEMYİZ


Davalı vekili temyiz başvurusunda;


1. Bölge Adliye Mahkemesi kararının arabulucunun hâkim yetkisini haiz olduğu sonucunu doğurduğunu, sahte ve usulsüz bir belgeye resmî belge niteliği kazandırılmaya çalışıldığını,


2. Arabulucunun tarafsız olmayıp davalı işçi lehine hareket ederek, elindeki yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle son tutanağı düzenlediğini, arabuluculuk tutanağının yazılı olduğu gibi 24.07.2023 tarihinde değil 28.07.2023 tarihinde tamamlandığını, arabulucu hakkında resmî belgede sahtecilik, görevi kötüye kullanma suçlarından dolayı suç duyurusunda bulunulduğunu,


3. Arabulucunun yetki itirazına ilişkin herhangi bir değerlendirme yetkisi bulunmamasına rağmen yetki ve görev sınırını aşarak itirazı reddettiğini,


4. Arabuluculuk tutanağının kamu düzeni ve emredici hukuk kurallarına aykırı biçimde sahte olarak tanzim edildiğini, yine hukuka aykırı olarak tanzim edilen son toplantı tutanağının hüküm ve sonuç doğuramayacağını ileri sürmüştür.


B. Değerlendirme ve Gerekçe


Uyuşmazlık, arabuluculuk bürosunun yetkisine yapılan itirazın değerlendirilmesine ilişkindir.


Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.


Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.


VI. KARAR


Açıklanan sebeple;


Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA,


Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,


Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,


11.03.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.



K A R Ş I O Y


Somut olayda; davacı Şirket vekili, davalı işçinin işçilik alacakları için Uşak Arabuluculuk Bürosuna başvurduğunu, toplantı gün ve saatinin bildirilmesi üzerine müvekkilinin Büro’nun yetkisine itirazını elektronik posta ve bilgilendirme mesajı ile bildirdiğini, arabulucunun itirazı değerlendirme yetkisi olmadığı hâlde yetki itirazını reddederek müvekkilinin yokluğunda süreci tamamlayarak son tutanağı tanzim ettiğini, arabulucu hakkında suç duyurusunda bulunduklarını, bu şekilde tanzim edilen tutanak nedeniyle ileride ikame edilecek davada haklı çıksa dahi yargılama giderlerinden sorumlu tutulacağını ileri sürerek son tutanağın iptaline karar verilmesini istemiştir.


İlk Derece Mahkemesi tarafından davanın kabulüne karar verilmiş, davalının istinafı üzerine Bölge Adliye Mahkemesi 6325 sayılı Kanun'un 18/A maddesinin 8. fıkrası ve Yönetmelik'in 25/4 hükmü uyarınca büronun yetkisine itirazın yerleşim yeri ve işin yapıldığı yere ilişkin belgelerin sunulması suretiyle yapılması gerektiği, davacının itirazında anılan belgeleri sunmadığı, usulüne uygun bir yetki itirazının bulunmadığı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.


Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.


6100 sayılı Kanun’un 106/2 hükmüne göre, kanunda belirtilen durumlar dışında tespit davası açan davacı, dava açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunduğunu açıkça ortaya koymak zorundadır. Bu nedenle diğer davalarda aranan hukuki yarar yanında tespit davası açan davacının, kendisi için söz konusu olan tehlike veya tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın ancak tespit davası ile giderilebileceğini ispat etmesi gerekir. Şayet davacı, kendisini tehdit eden tehlikenin tespit davası ile giderilebileceğini ispat ederse hukuki yararının varlığından söz edilebilir. Tespit davası ile elde edilecek hukuki koruma başka bir yolla veya başka bir davayla sağlanabiliyorsa bu konuda tespit davası açmakta hukuki yarar bulunmamaktadır. Bir dava içerisinde iddia veya savunma olarak ileri sürülebilecek hususlar da tespit davasının konusu olamaz (Hakan Pekcanıtez, Pekcanıtez Usûl, İstanbul, On Beşinci Baskı, 2018, s. 976-977).


Anlaşmama tutanağının iptaline yönelik açılan dava, tespit davası niteliğindedir. Çünkü bu dava ile tutanağın geçersizliğinin tespitine karar verilmesi talep edilmektedir. Davacı Şirket, işçi tarafından işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesi talebiyle ikame edilecek davada tamamen veya kısmen haklı çıksalar dahi toplantıya katılmadıkları gerekçesiyle yargılama giderlerinden sorumlu tutulmalarının söz konusu olacağını, bu nedenle eldeki davayı açmak zorunda kaldıklarını belirtmiştir. Ancak davacı Şirket, sözü edilen savunmayı davalı işçi tarafından ikame edilecek davada da yaparak aynı amaca ulaşabilir. Başka bir anlatımla, tespit davası ile elde edilmek istenen hukuki koruma işçi tarafından açılacak dava içerisinde savunma olarak ileri sürülmek suretiyle sağlanabilir. Bu durumda söz konusu tespit davasının açılmasında güncel hukuki yararın varlığından söz edilemez.


Açıkladığım nedenlerle davacı işverenin anlaşma yapılamadığına ilişkin arabulucu tarafından düzenlenen son tutanağın iptali talebiyle açtığı davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddi gerekir. Davanın esastan reddi hatalı olup, kararın bu nedenle bozulması gerektiği görüşünde olduğumdan Sayın Çoğunluğun onama yönündeki görüşüne katılamıyorum.





Comments


bottom of page