TEBLİGAT KANUNU’NUN 21. MADDESİNE GÖRE YAPILACAK TEBLİGATLARDA, KOMŞUNUN TEBLİGAT MUHATABINI TANIMASININ ZORUNLU OLMADIĞI
- Av. Özgür GÜL

- 9 Ara
- 3 dakikada okunur
Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre tebliğ adresinde muhatabın bulunmaması halinde evrakın muhtara teslim edilip 2 nolu ihbarnamenin kapıya yapıştırılması ve komşuya haber verilmesinin yeterli olduğu, komşunun borçluyu tanımasının yasal bir zorunluluk olmadığı, komşunun borçluyu tanımadığı yönündeki beyanın tebligatın usulsüzlüğüne delil olamayacağı...
YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ'NİN 14.06.2016 TARİH, 2016/3150 ESAS VE 2016/3091 KARAR SAYILI İLAMI
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı tahliye davasına dair karar, davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, Türk Borçlar Kanunu 315/2. maddesi uyarınca temerrüt nedeniyle tahliye istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı dava dilekçesinde, davalı ile aralarında 20.02.2013 başlangıç tarihli 1 yıl süreli, dükkan olarak kullanmak amacıyla, aylık 1300TL net kira bedelli ve kira bedelinin her ayın 20’sinde ödeneceği ve kira artışının ÜFE oranında olacağına dair kira sözleşmesi yapıldığını, taraflar arasında düzenlenen 10.06.2014 tarihli tutakta ise; “20.02.2014 tarihinden itibaren aylık kira bedelinin 1430 TL olduğu birikmiş kira farkı iki taksit halinde ödenecektir.” şeklinde düzenleme yapıldığını, ilk olarak 2014 yılının 2, 3, 4. aylarına ait 417 TL kira farkının tahsili için 28.04.2014 tanzim ve 06.05.2014 tebliğ tarihli 30 gün yasal ödeme süreli ve tahliye istemli ihtarname gönderildiğini, ikinci olarak, 2014 yılı 2,3,4 ve 5. aylara ait kira farkı 520TL’nin tahsili için 30.06.2014 tanzim ve 03.07.2014 tebliğ tarihli 30 gün yasal ödeme süreli ve tahliye istemli ihtarname gönderildiğini ancak davalının 22.07.2014 tarihinde elden 250TL, 20.08.2014 tarihinde banka hesabına 250TL ödediğini eksik kalan 250 TL’nin ödenmediğini belirterek davalı kiracının kiralanandan temerrüt nedeniyle tahliyesini istemiştir. Davalı cevap dilekçesinde, ihtar tebliğinin geçersiz olduğunu, ihtardan dava ile haberdar olduğunu, kararlaştırıldığı gibi ilk taksitin elden Temmuz ayında ödendiğini, ikinci taksitin ise Ağustos ayında ödendiğini belirterek, haksız açılan davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, birinci ihtarnamenin taraflar arasındaki 10.06.2014 tarihli anlaşma tutanağından önce olduğunu ve bu nedenle geçersiz olduğunu, 2. ihtarnamenin ise tebliğ mazbatasında ismi bulunan komşunun borçluyu tanımadığı gerekçesiyle tebliğin usulsüz olduğu gerekçesiyle şartları oluşmayan davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı ile davalı arasında 20.02.2013 başlangıç tarihli 1 yıl süreli aylık 1300 TL net kira bedelli, her ayın 20’sinde ödemeli kira sözleşmesine ve 10.06.2014 tarihli anlaşma tutanağına ilişkin uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Dosya kapsamından, taraflar arasında düzenlenen 10.06.2014 tarihli tutanakta 20.02.2014 tarihinden itibaren aylık kira bedelinin 1430 TL olduğu ve kira farkının 2 taksitte ödeneceği kararlaştırılmış olup, 2014 yılının 2,3,4. aylarına ait kira farkı bedeli olan 417 TL’nin tahsili için 28.04.2014 tanzim ve 06.05.2014 tebliğ tarihli 30 gün yasal ödeme süreli ve tahliye istemli ihtarnamenin söz konusu 10.06.2014 tarihli tutanak öncesine ilişkin olduğundan bu ihtarnamenin geçersiz olduğu anlaşılmaktadır. 2014 yılı 2,3,4 ve 5. aylara ait 520 TL’ kira farkının tahsili için 30.06.2014 tanzim ve 03.07.2014 tebliğ tarihli 30 gün yasal ödeme süreli ve tahliye istemli ihtarnameye gelince; ihtarnamenin 03.07.2014 tarihli tebliğ parçasında; “ ilgili borçlu Şemsettin Deniz’in çarşıya gittiği, evde olmadığı, komşu Ender Serinin beyanıyla tebliğ evrakının muhtarlığa teslimi ile 2 no’lu haber kağıdının kapıya yapıştırıldığı, tebligatın ilgili mahalle muhtarına bırakıldığı, komşusuna haber verildiği” açıklamasıyla tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. 7201 sayılı Tebligat Kanunu 21. maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır. (Ek fıkra:11.01.2011 - 6099 S.K./5.mad) Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.(Ek fıkra: 19/03/2003 - 4829 S.K./5. md.) Muhtar, ihtiyar heyeti azaları, zabıta amir ve memurları yukarıdaki fıkralar uyarınca kendilerine teslim edilen evrakı kabule mecburdurlar.” Hükmüne yer verilmiştir. Tebliğ adresinin dava dilekçesi ve kira sözleşmesinde belirtilen adres olduğu, Ender Serin adındaki komşunun belirtilen adreste olduğu ve davalı borçlunun komşusu durumunda olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Emniyet birimlerince 02.10.2014 tarihli tutanakla “Komşu Ender Serin’in davalı-borçlu Şemsettin Deniz’i tanımadığı” şeklindeki beyanın tebligatın usulsüzlüğüne delil olamayacağı açıktır. Kaldı ki, herkesin komşusunu tanıması zorunluluğu olmadığı gibi, tebligat kanunun 21. maddesinde yasal olarak tanıma zorunluluğu da getirilmemiştir. Buna göre ikinci ihtarnamenin tebliğinde bir usulsüzlük bulunmadığı kabul edilerek yapılacak inceleme sonucunda temerrüt şartlarının oluşup oluşmadığı belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir.
Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 14.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.






Yorumlar