Av. Bilgi GÜL & Av. Özgür GÜL
ÖZET
Toplantıya davacıya vekâleten katılanın gündem maddelerinin görüşülmesinden önce gündeme muhalefet ettiği, ancak karardan sonra tutanağa geçirilen bir muhalefetinin bulunmadığı, oylamadan önce yapılan ve tutanağa geçirilen muhalefetin gündeme ilişkin muhalefet olup iptal talep edebilmek için kararın oylanmasından sonra olumsuz oy kullananın muhalefetini tutanağa şerh etmesi gerektiği, bu sebeple söz konusu iki maddede karardan sonra tutanağa usulüne uygun şerh edilmiş muhalefet bulunmadığından İlk Derece Mahkemesince iptal kararı verilmesinin hatalı olduğu, gündemin 4 üncü maddesinin yönetim kurulu üyesinin ibrasına ilişkin olduğu, davacının bu maddeye olumsuz oy kullandığı ve usulüne uygun olarak muhalefet şerhini tutanağa geçirdiği, 6102 sayılı Kanun'un 424 üncü maddesinin birinci fıkrasına göre bilançonun onaylanmasına ilişkin kararın aksine açıklık bulunmadığı takdirde yönetim kurulunun yöneticilerin ibrası sonucunu doğurduğu, genel kurulda 3 numaralı gündem maddesi ile davalı şirketin finansal tablolarının onaylandığı, davacının gerek maddeye muhalefet şerhinde gerekse dava dilekçesinde soyut beyanlarla yönetim kurulunun ibrasının kanuna ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu belirttiği somut bir gerekçe göstermediği, davacı anılan genel kurul kararının iptalini gerektirir kanuna ve dürüstlük kuralına aykırılığı ispat edemediğinden bu maddenin iptaline ilişkin kararın da hatalı olduğu, gündemin 5 inci maddesinin kâr payı dağıtımına ilişkin olduğu, davacının olumsuz oyuna karşılık yeterli oy çokluğu ile karara bağlandığı, davacının karardan sonra usulüne uygun muhalefetini toplantı tutanağına geçirdiği, sermaye şirketlerinin esas gayesinin kâr elde ederek ortaklarına kâr payı dağıtmak olduğu, kâr payının genel olarak 6102 sayılı Kanun'un 507 ve devamı maddelerinde düzenlendiği, kanuni yedek akçeler ayrıldıktan sonra kalan kârın dağıtılmamasına ihtiyari yedek akçe olarak tutulmasına genel kurulca karar verilebileceği, ancak kârın dağıtılmayarak ihtiyari yedek akçe olarak tutulması için bunun gerekçesinin açıklanması gerektiği halde genel kurulda kârın dağıtılmamasına ilişkin her hangi bir gerekçenin belirtilmeyip dürüstlük kuralına uyarlık bulunmadığından bu maddenin iptaline ilişkin karar esas itibarıyla doğru olduğu dolayısıyla davalı vekilinin bu maddeye yönelik istinaf sebebi yerinde olmadığı, gündemin 6 ncı maddesinin ise (dava dilekçesinde 7 nci madde olarak geçtiği) yeni yönetim kurulunun seçimine ilişkin olduğu, davacı bu maddenin de iptalini talep etmiş ise de İlk Derece Mahkemesince gerekçesi belirtilmeden genel ifade ile talebin reddedildiği, ancak bu husus istinaf sebebi yapılmadığından ve madde usulüne uygun oy çokluğu ile karara bağlanıp iptalini gerektirir resen gözetilmesi gereken bir sebep bulunmadığı anlaşıldığından bu hususun inceleme konusu yapılmadığı, gündemin 7 nci maddesinin yönetim kurulu üyelerine ödenecek ücrete ilişkin olduğu, maddenin iptaline ilişkin istemin reddedildiği, ancak davacı tarafça istinafa başvurulmadığından ve re'sen gözetilmesi gereken sebep bulunmadığından inceleme konusu yapılmadığı, sonuç olarak genel kurulda alınan 2 ve 3 numaralı kararlara ilişkin usulüne uygun ve toplantı tutanağına geçirilmiş bir muhalefet bulunmadığından bu maddelerin iptali talebinin reddine karar verilmesi gerekirken iptaline karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
KARAR
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2019/1742 Esas - 2021/804 Karar
HÜKÜM : Kısmen kabul
SAYISI : 2017/1069 E. - 2018/1133 K.
Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı şirkette %15 pay sahibi olan müvekkilinin 2011 yılından beri, yapılan toplantılardan haberdar edilmemek ve yerine sahte imza atılmak suretiyle pay sahipliğinden kaynaklanan haklarının ihlal edildiğini, en son 08.09.2017 tarihinde yapılan toplantıda alınan kararlarla da bu ihlalin devam ettiğini, dava konusu toplantıdan önce yapılan 20.04.2017 tarihli erteleme toplantısı uyarınca müvekkiline incelettirilmesi gereken şirket hesaplarına ilişkin bilgi alma ve inceleme hakkı kullandırılmadığını, 2015 yılı faaliyet raporunun mevzuatın aradığı şartları içermediğini, dava konusu 08.09.2017 tarihli olağan genel kurul toplantısının (2) numaralı maddesindeki yönetim kurulunca hazırlanan yıllık faaliyet raporunun okunması ve müzakeresi, (3) numaralı maddesindeki finansal tabloların okunması, müzakeresi ve tasdikine ilişkin kararların (4) numaralı maddesindeki yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin kararın ve aynı yönetim kurulunun yeniden seçilmelerinin (5) numaralı maddesindeki kâr payı dağıtımına ilişkin (kârın dağıtılması yönündeki karar hariç) kararın, (8) numaralı maddesindeki yönetim kurulu üyelerine ödenecek ücretin tespiti konusunda alınan kararların hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek iptallerine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; finansal tabloların şirket merkezinde her zaman incelenebilir olduğunu, faaliyet raporlarının mevzuata uygun düzenlendiğini ve davacı dışındaki hissedarlar tarafından benimsenerek onandığını, davacı tarafın toplantı sırasında bu raporlara ilişkin soru hakkı olduğu halde bunu kullanmadığını, ibra kararının iptalini gerektirir bir husus bulunmadığını, davacının somut bir gerekçesinin olmadığını, şirketin tüm kârının hissedarlara dağıtılmasını zorunlu kılan bir düzenleme olmadığını, bilançosu 4,5 milyon olan şirkette yönetim kurulu üyelerine verilmesi kararlaştırılan 2.450,00 TL huzur hakkının fahiş olmadığını, önceki yönetim kurulu üyelerinin yeniden seçilmesine engel bir durumun olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı şirketin 01.01.2015- 31.12.2015 dönemi yıllık faaliyet raporunun 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (6102 sayılı Kanun) 516 ncı maddesinde ve bu madde uyarınca çıkarılan sair mevzuatta yer alan kriterleri karşılamadığı, 6102 sayılı Kanun'un 515 inci maddesinde "Dürüst Resim İlkesi" başlığı altında anonim şirketlerin finansal tablolarının ne şekilde tanzimin gerektiğinin belirtildiği ancak yasal şartları taşımayan faaliyet raporlarının ortaklarca finansal tablolarla karşılaştırılması imkanının bulunmadığı, mevzuatın emredici hükümlerine aykırı şekilde hazırlanan finansal tablolar uyarınca yapılan ibranın hukuki geçerliliğinin bulunmadığı, 9 yıl boyunca elde edilen kârın %95'inin yedek akçelere aktarılmasına dair kararın finansal gerekçesinin bulunmadığı, sadece piyasa araştırmalarına devam edileceğinin açıklandığı, bu araştırmaların ne amaçla sürdürüldüğü ve aktarılan kârın ne kadarının harcanacağının açıklanmadığı, yönetim kurulu üyesine ödenmesine karar verilen huzur hakkı miktarının fahiş olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalı şirketin 08.09.2017 tarihli genel kurulunda 2, 3, 4, 5 ve 8 nolu gündem maddeleri altında alınan kararların iptaline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; iptaline karar verilen genel kurul kararların hukuka uygun olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesince her ne kadar 8 numaralı kararın iptaline karar verilmiş ise de anılan genel kurulda toplam yedi maddenin görüşülerek karara bağlandığı, dava dilekçesinde sehven yazıldığından 8 numaralı kararın da iptaline karar verildiği yapılan hatanın gerekçede yazıldığı ve gerekçede iptaline karar verilen doğru madde numaralarının belirtildiği, genel kurul kararlarının iptali davası açabileceklerin 6102 sayılı Kanun'un 446 ncı maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre toplantıda hazır olup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçiren pay sahipleri olduğu, iptali talep edilen genel kurul kararlarından 2 ve 3 numaralı kararların davacının olumsuz oyu ve oy çokluğu ile karara bağlandığı, toplantıya davacıya vekâleten katılanın gündem maddelerinin görüşülmesinden önce gündeme muhalefet ettiği, ancak karardan sonra tutanağa geçirilen bir muhalefetinin bulunmadığı, oylamadan önce yapılan ve tutanağa geçirilen muhalefetin gündeme ilişkin muhalefet olup iptal talep edebilmek için kararın oylanmasından sonra olumsuz oy kullananın muhalefetini tutanağa şerh etmesi gerektiği, bu sebeple söz konusu iki maddede karardan sonra tutanağa usulüne uygun şerh edilmiş muhalefet bulunmadığından İlk Derece Mahkemesince iptal kararı verilmesinin hatalı olduğu, gündemin 4 üncü maddesinin yönetim kurulu üyesinin ibrasına ilişkin olduğu, davacının bu maddeye olumsuz oy kullandığı ve usulüne uygun olarak muhalefet şerhini tutanağa geçirdiği, 6102 sayılı Kanun'un 424 üncü maddesinin birinci fıkrasına göre bilançonun onaylanmasına ilişkin kararın aksine açıklık bulunmadığı takdirde yönetim kurulunun yöneticilerin ibrası sonucunu doğurduğu, genel kurulda 3 numaralı gündem maddesi ile davalı şirketin finansal tablolarının onaylandığı, davacının gerek maddeye muhalefet şerhinde gerekse dava dilekçesinde soyut beyanlarla yönetim kurulunun ibrasının kanuna ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu belirttiği somut bir gerekçe göstermediği, davacı anılan genel kurul kararının iptalini gerektirir kanuna ve dürüstlük kuralına aykırılığı ispat edemediğinden bu maddenin iptaline ilişkin kararın da hatalı olduğu, gündemin 5 inci maddesinin kâr payı dağıtımına ilişkin olduğu, davacının olumsuz oyuna karşılık yeterli oy çokluğu ile karara bağlandığı, davacının karardan sonra usulüne uygun muhalefetini toplantı tutanağına geçirdiği, sermaye şirketlerinin esas gayesinin kâr elde ederek ortaklarına kâr payı dağıtmak olduğu, kâr payının genel olarak 6102 sayılı Kanun'un 507 ve devamı maddelerinde düzenlendiği, kanuni yedek akçeler ayrıldıktan sonra kalan kârın dağıtılmamasına ihtiyari yedek akçe olarak tutulmasına genel kurulca karar verilebileceği, ancak kârın dağıtılmayarak ihtiyari yedek akçe olarak tutulması için bunun gerekçesinin açıklanması gerektiği halde genel kurulda kârın dağıtılmamasına ilişkin her hangi bir gerekçenin belirtilmeyip dürüstlük kuralına uyarlık bulunmadığından bu maddenin iptaline ilişkin karar esas itibarıyla doğru olduğu dolayısıyla davalı vekilinin bu maddeye yönelik istinaf sebebi yerinde olmadığı, gündemin 6 ncı maddesinin ise (dava dilekçesinde 7 nci madde olarak geçtiği) yeni yönetim kurulunun seçimine ilişkin olduğu, davacı bu maddenin de iptalini talep etmiş ise de İlk Derece Mahkemesince gerekçesi belirtilmeden genel ifade ile talebin reddedildiği, ancak bu husus istinaf sebebi yapılmadığından ve madde usulüne uygun oy çokluğu ile karara bağlanıp iptalini gerektirir resen gözetilmesi gereken bir sebep bulunmadığı anlaşıldığından bu hususun inceleme konusu yapılmadığı, gündemin 7 nci maddesinin yönetim kurulu üyelerine ödenecek ücrete ilişkin olduğu, maddenin iptaline ilişkin istemin reddedildiği, ancak davacı tarafça istinafa başvurulmadığından ve re'sen gözetilmesi gereken sebep bulunmadığından inceleme konusu yapılmadığı, sonuç olarak genel kurulda alınan 2 ve 3 numaralı kararlara ilişkin usulüne uygun ve toplantı tutanağına geçirilmiş bir muhalefet bulunmadığından bu maddelerin iptali talebinin reddine karar verilmesi gerekirken iptaline karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, davalı şirketin 08.09.2017 tarihinde yapılan 2015 yılına ait genel kurul toplantısında alınan 5 numaralı kararın iptaline, 2, 3, 4, 6 ve 7 numaralı kararların iptaline ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; 6102 sayılı Kanun'un 446 ncı maddesinde aranan şart gerçekleştiği ve davacı muhalefetini tutanağa geçirdiği, taraflar arasında bu konuda uyuşmazlık bulunmadığı, yargılamada buna göre yürütülerek karar verilip müvekkili lehine müktesep hak oluştuğu halde kamu düzenini ilgilendiren hususlar hariç istinaf sebepleri ile sınırlı inceleme yapması gereken İstinaf Mahkemesince ihtilaf konusu olmayan bir hususta tahkikat yapıldığı, toplantı tutanağına muhalefet şerhi konulup konulmadığının kamu düzenini ilgilendirmediği, toplantı tutanağına konulan muhalefet şerhlerinin de usulüne uygun olduğunu, muhalefetlerinin sadece ilgili maddelerin görüşülmesine değil bunların kabulüne de ilişkin olduğunun açıkça belirtildiğini, istinaf mahkemesi kararında belirtilen 2 ve 3 no.lu maddelere ilişkin muhalefetin oylamadan önce görünecek şekilde tutanağa geçirilmesinin müvekkili aleyhine yorumlanamayacağını, bu maddelerin neden iptali gerektiğine dair dosyada somut iddialarının bulunduğunu, yönetim kurulu üyeliğine tekrar İbrahim Özgür Hasırcıoğlu'nun seçilmesinin ve adıgeçen kişiye ödenmesine karar verilen ücrete ilişkin kararların hukuka aykırı olduğunu belirterek istinaf mahkemesi kararının re'sen belirlenecek sebeplerle de bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, anonim şirketin olağan genel kurul toplantısında alınan kararların iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 6102 sayılı Kanun'un 446, 514, 516, 523 üncü maddeleri
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.03.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I. O Y
1.Dava, anonim şirket genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir.
2.Bölge Adliye Mahkemesi tarafından İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak, 2 ve 3 numaralı toplantı gündem maddeleri yönünden genel kurul kararının iptalini talep eden davacının karardan önce peşin muhalefette bulunduğu, oylamadan sonra kararlara muhalif kalınarak muhalefet şerhinin tutanağa geçirilmediği gerekçesiyle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
3.Olaya uygulanacak 6102 sayılı TTK'nın 446/1-a. maddesi uyarınca, ‘‘toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten” pay sahiplerinin iptal davası açabileceğinden söz edilmiştir.
Genel kurul toplantılarında “peşin muhalefet olmaz” şeklindeki görüşe iştirak etmekle birlikte, oylama sırasında karara muhalif kalındığının tutanağa geçirilmiş olması halinde TTK’nın 446. maddesindeki dava açma koşulunun yerine getirilmiş olduğunun kabulü gerekir. Muhalif üyenin ayrıca hangi gerekçeyle karara muhalif kaldığını tutanağa geçirmesi gerekmez (H. Pulaşlı, Şirketler Hukuku Şerhi, C.I1, Ankara-2022, s.l 106. RN.l 16; V. Yanlı. “Muhalefetin Tutanağa Geçirtilmesi ve Bu İşlemin Zamanı Sorunu -Genel Kurul Kararının İptali Davası Bağlamında-”, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Dergisi. Yıl: 2021, Cilt: XXXVII. Sayı: 2, s. 7, 17). Bu hususta önemli olan, tutunaktan, davacının karara muhalif kaldığının ve bu doğrultuda oy kullandığının anlaşılmasıdır.
4.Muhalefetin gerekçeli olması gerektiğine ilişkin eski Daire görüşleri (Yargıtay 1 1. HD'nin 16.03.1963 tarih ve 5566/2167) terk edilmiştir. Sözgelimi yeni tarihli bir kararda “... Davacı her bir gündem maddesinin oylanmasından sonra muhalif kaldığını belirttiğinden ayrıca toplantı sonunda da yeniden muhalefet şerhi yazması gerekmez. Bu durumda mahkemece usulüne uygun muhalefet şerhi bulunduğu kabul edilerek 1.3 ve 4 no.lu kararlar bakımından da uyuşmazlığın esası incelenmek suretiyle hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken...” sadece oylamada karara muhalif kalındığının anlaşılması yeterli görülmüştür. (Yargıtay 11. HD'nin 18.11.2020 tarih ve 2020/537 E.-2020/5167 K.; aynı yönde bkz. Yargıtay 11. HD'nin 10.02.2014 tarih ve 2013/12250 E.- 2014/2149 K.)
5.Somut olayda, davacı pay sahibinin davalı şirketin 08.09.2017 tarihli olağan genel kurul toplantısına vekili aracılığıyla katıldığı. 37.776 paya sahip olduğu, davacı vekilinin toplantıdaki müzakereler sırasında iptali talep edilen 2 ve 3. üncü maddelerin görüşülmesi sırasında oylamadan önce gündemdeki bu maddelere karşı muhalafetini açıkça beyan etmesi yanında, müzakerelerden sonra yapılan oylama sırasında da sadece “davacı... 'un karara muhalif kaldığı” ve kararın diğer pay sahiplerinin çoğunluk oyuyla karar alındığının tutanağa açıkça yansıdığı, diğer bir anlatımla, sadece davacının alman kararlara muhalif kaldığı çok açık ve net bir şekilde anlaşılmaktadır. Bu durumda, davacının karara muhalif kaldığı kabul edilerek işin esasına girilmesi gerekirken, kararda oylamadan sonra ayrıca muhalefet şerhinin eklenmediği gerekçesiyle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine dair Bölge Adliye Mahkemesi kararını onayan Daire çoğunluğunun görüşlerine katılmıyorum.
6- Önceki yönetim kurulu üyesi ... gündemin 6 no.lu madd0esiyle yeniden YKÜ seçilmiş ise de, bu üye hakkında, davacının yerine sahte imza attığına ilişkin İstanbul 26. Asliye Ceza Mahkemesinde açılmış bir dava bulunmakta olup, bu dava dosyası değerlendirilmeden, diğer bir anlatımla şirket genel kurul toplantılarının oluşumu konusunda bilirkişi raporunda, şirket genel kuruluna sunulan bilanço ve faaliyet raporunun TTK'nın 516. ncı maddesi karşısında denetime elverişsiz ve eksik olduğu, yeteri kadar bilgi içermediği TTK'nın 515. Maddesi uyarınca dürüst resim ilkesine aykırı olduğu halde bu raporlara dayalı olarak YKÜ’nün ibrasına karar verilmesinin de dürüstlük kuralına aykırı olup olmadığı tartışılmaksızın aynı kişinin yeniden YKÜ seçilmesine ilişkin davanın reddine dair kararı onayan daire çoğunluk görüşüne katılmıyorum.