top of page

YARGITAY KARARI

Dairesi

Esas No

1. H.D.

2022/7074

Kararın Tarihi

Karar No

9 Şubat 2023

2023/684

İlgili Hukuk

Tapu ve İptal ve Tescil

a09bf6a3ef5ead5bfa98fb39e07d1f88.jpg

Eklenme Tarihi

17 Ağustos 2023 11:10:26

ÖZET

Taşınmazda ikinci el konumunda olan kayıt maliki ...'nun ediniminde iyi niyetli olmadığına yönelik bilgi ve belge olmadığı, başka bir ifade ile davacı tarafından bu yönün ispatlanamadığı gözetildiğinde Mahkemece davacının tapu iptali ve tescili talebinin reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak, davacının terditli talebi olan bedel isteminin diğer davalılar yönünden kabulüne karar verilmemiş olması isabetsizdir. Hal böyle olunca, davacının bedel isteminin kayıt maliki olan davalı dışındaki davalılar yönünden kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.

KARAR

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi


KARAR : Esastan Ret


İLK DERECE MAHKEMESİ : Urla 1. Asliye Hukuk Mahkemesi


Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.


Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.


Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, duruşma günü olarak saptanan 10.01.2023 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... ... ve vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı ... vekili Avukat ..., davalılar ... v.d. vekili Avukat ... ... geldiler, duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:


I. DAVA


Davacı dava dilekçesinde, 737 ada 53 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, eşinin ortağı olduğu şirketinin maddi sıkıntıları olması üzerine eşinin arkadaşları olan davalı ... ... ve ... ...’in arkadaşları davalı ... ile tanıştırdığını, ... ...’in vereceği 225.000,00 TL borç için teminat senedi ve taşınmaz ipoteği istediğini, bunun üzerine eşinin şirketi adına teminat senedi keşide ettiğini, kendisinin de dava konusu taşınmaza ipotek tesis etmesinin kararlaştırıldığını, ipotek tesis ettirmek için tapuya gittiğinde ... ... yerine ortak arkadaşları ... ...’ın geldiğini, ... ... adına vekaleten iş yaptığını düşünerek tapuda işlem yapıldığını, borç ile ilgili protokol yapıldığında tapuda işlem yapıldığı için protokolde taşınmazla ilgili düzenleme yapılmadığını, 08.02.2016 tarihinde kendisini bir avukatın aradığını ve taşınmazın davalı ... tarafından satın alındığını ve tahliye edilmesini istediğini söylediğini, bunun üzerine yapılan işlemin ipotek tesisi değil satış olduğunu öğrendiğini, kendisinin 31.12.2015 tarihine kadar taşınmazdaki banka ipoteği için kredi ödemesi yaptığını, hile ile satışın yapıldığını, bedelin çok düşük olduğunu, ... ...’ın taşınmazı alacak gücü olmadığını, taşınmazda kendisinin ikamet ettiğini, son kayıt maliki ...’nın taşınmazı görmeden aldığını, taşınmazın aile konutu olduğunu ve eşinin muvafakatinin alınmadığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tescile, olmazsa bedelin kayıt maliki olan davalı hariç diğer davalılardan faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.


II. CEVAP


1.Davalı ... cevap dilekçesinde; iyi niyetli üçüncü kişi olduğunu, davacının dayandığı hukuki sebeplerin açıkça gösterilmediğini, bedelin tapuda düşük gösterildiğini, 295.000,00 TL kredi çektiğini, aracını sattığını, altın ve döviz bozdurarak taşınmazı satın aldığını, davacının iddialarının çelişkili ve kötü niyetli olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.


2.Diğer davalılar cevap dilekçelerinde; davacının temlikten haberi olduğunu, ... ve ...’nun davacının aile dostu ve eşinin yakın arkadaşları olduklarını, davacı ile ... ve ... arasında alacak ya da borç ilişkisi olmadığını, bu nedenle anılan davalıların eldeki davada husumetleri bulunmadığını, hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacının dayandığı hukuki sebepleri net olarak belirtmediğini, eğitimli ve yönetici olarak çalışan davacının ipotek belgesi diye satış senedinin imzalamasının mümkün olmadığını, taşınmazın aile konutu olduğuna dair bir şerh olmadığını, hukuka uygun alarak ... ... tarafından taşınmazın satın alındığını, tapudaki işlemleri satıcının başlattığını, arkadaşları olduğu için taşınmazda bir süre kalmalarını kabul ettiğini, sonrasında da çıkacaklarını söyleyerek davacı tarafın ... ...’ı oyaladığını, son kayıt malikinin taraflarla bir yakınlığı bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.


III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI


İlk Derece Mahkemesinin 30.03.2018 tarihli ve 2016/108 Esas, 2018/233 Karar sayılı kararı ile muvazaa ve hile iddialarının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinafı üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 20.05.2019 tarihli ve 2018/2572 Esas, 2019/1104 Karar sayılı kararı ile inançlı işlem ve hile iddiası yönünden inceleme yapılması gerektiği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden inceleme yapılmak üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiş, kaldırma kararı uyarınca yapılan inceleme sonucunda İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar karar verilmiştir.


IV. İSTİNAF


A. İstinaf Yoluna Başvuranlar


İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.


B. İstinaf Sebepleri


Davacı istinaf dilekçesinde özetle, kararın hatalı olduğunu, Bölge Adliye Mahkemesinin iade gerekçesinde belirtilen şekilde inceleme yapılmadığını, davanın inanç sözleşmesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği yazılmış olmasına rağmen Mahkemece ilk satışın 130.000,00 TL'den yapıldığının belirtildiğini, satış yapılmadığını, dava konusu taşınmazın eşinin 225.000,00 TL borç tutarına karşı ipotek/teminat olarak verildiğini, 225.000,00 TL'nin alım-satım bedeli olmadığını, eşinin ortağı olduğu şirkete faizi ile ödenmek suretiyle ... ...'den alınan borç olduğunu, bununla ilgili aralarında protokol yapıldığını, kendisinin de şirkete verilen borç karşılığı ipotek vermek için tapuya gittiğini ve evrakları imzaladığını, satış tarihi itibariyle 225.000,00 TL bedelle evin satışının imkansız olduğunu, yazılı bir belge ibraz edilmediğinin belirtilmesinin dikkatsizlikten kaynaklı olduğunu, aralarında para alışverişi olmadığını, hile nedeni ile yapılan sözleşme ile bağlı olmadığını, ... ve ... ile eşi tarafından imzalanan protokol tarihi ile evi ipotek verdiği tarihin aynı olmasının delil olduğunu, tarafların hesap hareketlerindeki değişikliğin araştırılmadığını, satış tarihinde evin değerinin 836.000,00 TL olduğunu, 225.000,00 TL ödendiği ve bu parayı aldığı belirtilmiş ise de bunun eşinin ortağı olduğu şirketle ile ilgili olduğunu, ...'nun üçüncü şahıs gibi gösterildiğini, ... ... ile ... arasındaki telefon görüşmelerinin araştırılmadığını, bunların inşaat işi ile uğraştıklarını, kimsenin evi görmek için gelmediğini, görmeden ev alınamayacağını, tarafların danışıklı hareket ettiklerini, aldatılma ve hile ile evinin elinden alındığını, evi devirden sonra kredi borcunu ödemeye devam ettiğini, kararın hiç bir dayanağı bulunmadığını ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.


C. Gerekçe ve Sonuç


Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre;İlk Derece Mahkemesince verilen karar hukuka uygun olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.


V. TEMYİZ


A. Temyiz Yoluna Başvuranlar


Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.


B. Temyiz Sebepleri


Davacı temyiz dilekçesinde özetle, borç aldıkları ... ... ile işlem yapmaktansa arkadaşları olan ... ile işlem yapmanın daha güvenilir olduğunu düşündüklerini, ona güvendikleri için yapılan işlemi irdelenmediklerini ve kendisinin imza attığını, taşınmazda oturmaya devam ettiklerini, 2010 senesinde çektikleri kredinin borcunu da ödemeye devam ettiklerini, kira ödemeden oturduklarını, bunun ...'ın işlemi inançlı işlem olarak yaptığını gösterdiğini, eşinden alacağını alamayan ...'in teminat için yapılan inançlı işlemi güveni kötüye kullanarak sakatladığını, taşınmazın son kayıt malikine de muvazaalı olarak devredildiğini, temliklerin gerçek olduğunun ispatlanamadığını, tek vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken birden fazla vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.


C. Gerekçe


1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme


Uyuşmazlık, hile hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescili, olmazsa bedel istemine ilişkindir.


2. İlgili Hukuk


Bilindiği üzere, hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 36 ncı maddesinin 1 inci fıkrasında açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.


Hile, her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.


TMK’nın 1023 üncü maddesinde; “Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.”, 1024 üncü maddenin birinci fıkrasında;


“Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz.” 1024 üncü maddenin ikinci fıkrasında; “Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.” 1024 üncü maddenin üçüncü fıkrasında; ise “Böyle bir tescil yüzünden ayni ... zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir.” düzenlemelerine yer verilmiştir.


3. Değerlendirme


1. Dosya içeriğinden; davacının kayden maliki olduğu 737 ada 53 parsel sayılı taşınmazını 04.09.2013 tarihinde 130.000,00 TL bedelle davalı ... ...'a temlik ettiği, ... ...'ın da taşınmazı 03.02.2016 tarihinde 295.000,00 TL bedelle davalı ...'na devrettiği anlaşılmaktadır.


2. Somut olayda, 05.09.2013 tarihli protokol ve bir kısım davalılar tanığı ...'in beyanları dikkate alındığında; davacı, eşinin işleri için ipotek vermek isterken davalılardan ... dışındaki diğer davalıların, davacının eşi ile el ve işbirliği içerisinde taşınmazın satış işlemini yaptırdıkları, dava konusu taşınmaz üzerinde davacının çektiği kredi nedeniyle ipotek bulunduğu, davacı tarafından kullanılan ve ödemesi devam eden kredinin ödemeleri bitinceye kadar davalı ... ...'ın taşınmazı devretmediği, bu süre içerisinde taşınmazı davacının kullanmaya devam ettiği, kredinin bitimi ve ipoteğin terkininden sonra taşınmazın davalı kayıt maliki ...'na satışı üzerine son malikin taşınmazı boşaltması için davacıyı aradığı ve davacının bu suretle taşınmazının satıldığını öğrendiği, bu hususun dinlenilen tanık beyanları ile de doğrulandığı gözetildiğinde davacının hile ile iradesinin sakatlandığı sonucuna varılmaktadır. Öte yandan, taşınmazda ikinci el konumunda olan kayıt maliki ...'nun ediniminde iyi niyetli olmadığına yönelik bilgi ve belge olmadığı, başka bir ifade ile davacı tarafından bu yönün ispatlanamadığı gözetildiğinde Mahkemece davacının tapu iptali ve tescili talebinin reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak, davacının terditli talebi olan bedel isteminin diğer davalılar yönünden kabulüne karar verilmemiş olması isabetsizdir.


3. Hal böyle olunca, davacının bedel isteminin kayıt maliki olan davalı dışındaki davalılar yönünden kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.


VI. KARAR


Açıklanan sebeplerle;


1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,


2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,


Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine, 03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalı ... , ... ve ...'dan alınmasına,


Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,


09.02.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.

bottom of page