Av. Bilgi GÜL & Av. Özgür GÜL
ÖZET
Muvazaa nedeni ile tapu iptal ve tescil davasının sağlıklı, ... ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
KARAR
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Edirne 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, mirasbırakanları ...’in 1881, 1839, 1847, 1869, 2696, 2807, 690 ve 810 parsel sayılı taşınmazlarını mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak davalı oğlu ...’ye satış suretiyle temlik ettiğini, mirasbırakanın taşınmaz satmaya ihtiyacı olmadığı gibi davalının da alım gücü bulunmadığını ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, temliklerin gerçek satış olduğunu, 1980 yılından itibaren çalışmaya başladığını, maddi gelirinin iyi olduğunu, Belçika’da futbol oynadığını, iyi paralar kazandığını, 1987 yılında mirasbırakan ile görüşerek köyden tarla ve arsa almak istediğini söylediğini, mirasbırakanın da emekli olduğunu, çiftçilik yapmak istemediğini, kendi taşınmazlarını söylemesi üzerine taşınmazları bedelini ödeyerek mirasbırakandan satın aldığını, ayrıca mirasbırakana ölene dek baktığını ve tüm ihtiyaçlarını karşıladığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Edirne 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 03.11.2020 tarihli ve 2017/40 Esas, 2020/227 Karar sayılı kararı ile mirasbırakanın mal kaçırmak kastı ile hareket etmediği, temliklerin muvazaalı olduğu iddiasının davacı tarafça ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; mirasbırakanın taşınmazlarını satmasını gerektirecek bir neden bulunmadığını, tanıkların davalı ...’nin maddi durumunun iyi olduğunu söyleseler de temliklerin 1987 yılında yapıldığını, bu tarihte ...’nin genç yaşta olduğunu ve taşınmazların satış bedelini ödeyecek maddi imkanlara sahip olmadığını, temliklerin davacıların miras payını zedelemeye yönelik olduğunu, davalı ...’nin başka taşınmaz satın alabilecekken mirasbırakandan taşınmaz devralınmasının bu durumu gösterdiğini, mirasbırakan tarafından tüm mirasçıları kapsar ve hak dengesini gözetir bir paylaştırma yapılmadığını, temliklerin kız çocuklarından mal kaçırmak amacı ile yapıldığını, temlik edilen taşınmazların mirasbırakanın mal varlığına oranının makul sınırı aştığını,taşınmazların gerçek değerinin çok altında bir bedele devredildiğini, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 21.03.2022 tarihli ve 2021/344 Esas, 2022/419 Karar sayılı kararıyla; davalı ...'in taşınmazları satın alabilecek maddi gücünün bulunduğu, dava konusu 2696 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki evde mirasbırakan ...'in, eşi ..., davalı oğlu ... ve davacı oğlu ... ile birlikte yaşadığı, mirasbırakan ...'in uzun yıllar davalı oğlu ... ile birlikte Belçika'da çalıştıkları, birlikte kazandıkları paralarla ...'in köy yerinden tarla almaya başladığı, sonra da çiftçilik yapmaya başladıkları, mirasbırakanın ölünceye kadar çiftçilik faaliyetine devam ettiği, mirasbırakanın yurda döndükten sonra davalı ...'nin Belçika'da çalışmaya ve babasına para göndermeye devam ettiği, iş zamanı köye geldiği, mirasbırakana her daim destek olduğu, mirasbırakanın davalı dışındaki çocuklarından ve eşinden mal kaçırmasını gerektiren bir durumunun söz konusu olmadığı, mirasbırakan ...'in, davalı oğlu ...'nin gönderdiği paralarla taşınmazları satın aldığı, bu nedenle davalı oğluna temlikte bulunduğu, murisin diğer mirasçılardan mal kaçırma amacıyla hareket etmediği, davacıların iddialarının kanıtlanamadığı gözetilerek İlk Derece Mahkemesince, davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle;
Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun, HMK'nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde belirtilen sebepleri tekrarla, davalının taşınmazlar alınırken mirasbırakana para gönderdiği, bu nedenle taşınmazların alındığı yönde bir beyanının bulunmamasına rağmen, Bölge Adliye Mahkemesince taşınmazların mirasbırakan ve ...’nin kazançları ile alındığı, bu nedenle daha sonra ...’ye devredildiği yönündeki değerlendirmenin hatalı olduğunu, taşınmazların tekrar mirasbırkandan bedel ödenerek satın alınmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras ... çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, ... ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
2. 6100 sayılı HMK’nın 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir."
3. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." hükümlerine yer verilmiştir.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalılar vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. SONUÇ
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 99,20 TL bakiye onama harcının temyiz edenlerden alınmasına, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
01.03.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.