Av. Bilgi GÜL & Av. Özgür GÜL
ÖZET
Mahkemece; süresinde açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 02.04.2019 gün ve 2016/16641 Esas, 2019/2994 Karar sayılı bozma ilamı ile \"...Davacıların davalının edinimini noter bildirimi dışında bir yolla öğrenmesinin hak düşürücü sürenin işlemesine bir etkisi bulunmamaktadır. Davalının 13.09.2013 günü edindiği paya ilişkin noter aracılığıyla bir bildirim yapılmamış, davacı davasını 11.11.2014 tarihinde iki yıllık hak düşürücü süre dolmadan açmıştır. Bu nedenle, davacıya çekişme konusu payın tapuda gösterilen satış bedeli ile davalı tarafından ödenen harç ve masrafların toplamından oluşan önalım bedelini TMK’nin 734/2. maddesi uyarınca depo etmek üzere uygun bir süre verilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Mahkemece, işin esası incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, hak düşürücü süre geçtiği gerekçesiyle davanın usulden reddi doğru görülmemiştir...\" gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
KARAR
MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 11/11/2014 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkından kaynaklanan tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 09/06/2021 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili; ...,... ada, 11 parsel sayılı taşınmazda davacı müvekkillerinin hissedar olarak malik olduklarını, aynı taşınmazın diğer hissedarlarından 37/360 hisse sahibi ...'nın 171.30 TL, 74/360 hisse sahibi ...'nın 342.59 TL bedelle ve iştirak halindeki 7/24 hisseyi de ... ve ...'nın 486,11 TL bedelle olmak üzere toplamda 1.000,00 TL'ye davalı ...'ya 13/09/2013 tarihinde devrettiklerini, önalım haklarını kullanmak istediklerini beyan ederek; taşınmazın davalı adına olan kaydının iptali ile davacılar adına müştereken tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; taşınmazın değerinin 1.000,00 TL olmadığını, gerçek değerinin çok daha fazla olduğunu beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece; süresinde açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 02.04.2019 gün ve 2016/16641 Esas, 2019/2994 Karar sayılı bozma ilamı ile "...Davacıların davalının edinimini noter bildirimi dışında bir yolla öğrenmesinin hak düşürücü sürenin işlemesine bir etkisi bulunmamaktadır. Davalının 13.09.2013 günü edindiği paya ilişkin noter aracılığıyla bir bildirim yapılmamış, davacı davasını 11.11.2014 tarihinde iki yıllık hak düşürücü süre dolmadan açmıştır. Bu nedenle, davacıya çekişme konusu payın tapuda gösterilen satış bedeli ile davalı tarafından ödenen harç ve masrafların toplamından oluşan önalım bedelini TMK’nin 734/2. maddesi uyarınca depo etmek üzere uygun bir süre verilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Mahkemece, işin esası incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, hak düşürücü süre geçtiği gerekçesiyle davanın usulden reddi doğru görülmemiştir..." gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamına uyan mahkemece; "...Davanın kabulüne, ...,... ada 11 parsel sayılı davalı ... adına kayıtlı tapunun iptali ile davacıların veraset ilamındaki payları oranında adlarına müştereken tesciline, davacı tarafından depo edilen 1.055,80 TL şufa bedelinin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya ödenmesine..." karar verilmiştir.
Hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.
1086 sayılı HUMK'nun 427/2 maddesinde, miktar veya değeri belirli bir tutarın altında kalan taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararların kesin olduğu, dolayısıyla temyizinin olanaklı bulunmadığı hükme bağlanmıştır.
Temyiz kesinlik sınırı, karar tarihinde uyuşmazlık konusu olan temyiz edilen miktara göre belirlenir .
6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi gereği yürürlüğü devam eden 1086 sayılı Kanunun 428. maddesinin 1. bendine göre 2021 yılı itibariyle 4.270,00 TL'yi geçmeyen kararlar temyiz edilmeyecektir.
Yerel mahkemece 09/06/2021 tarihli hükümle; tapu iptal ve tescil talebinin kabulü ile davacı tarafından depo edilen 1.055,80 TL şufa bedelinin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya ödenmesine dair verilen karar davalı vekilince temyiz edilmiştir
Eldeki davada temyiz istemine konu kararın verildiği 09/06/2021 tarihinde temyiz kesinlik sınırı 4.270,00 TL'dir. Temyize konu edilen değer ise 1.055,80 TL. olup temyiz edilebilirlik sınırı altında olduğundan, anılan karara karşı temyiz yoluna gidilmesi, miktar itibariyle mümkün değildir.
Mahkemece verilen karar kesin hüküm niteliğinde olduğundan temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, mahkeme hükmünün kesin olması nedeniyle davalı vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE, peşin harcın yatırana iadesine, 20.01.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.