Uğranılan zararın gerçek miktarının Mahkeme tarafından yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda net bir şekilde ortaya çıkması durumunda, ortaya çıkan bu gerçek zararın tamamının tazmini amacıyla verilen miktar artırımına (ıslah) ilişkin dilekçenin yeni bir dava niteliğinde olmayıp, mevcut davada talep edilen tazminat miktarının ıslah suretiyle artırımına olanak sağlayan yasal bir hakkın kullanımına ilişkin olduğu da göz önünde bulundurulduğunda, artırılan tazminat miktarı yönünden davanın kabul edilmesi halinde, yasal faizin başlangıcının bu miktar yönünden de, idarenin uyuşmazlığın esasında ihtilafa, bir başka anlatımla temerrüde düştüğü tarih olduğu sonucuna varılmaktadır. ... ödenmesi istemiyle açılan davada, meydana gelen zararlarının tespiti amacıyla İdare Mahkemesince yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde tespit edilen ve davacılar tarafından ıslah edilen bu yeni zarar miktarının, davacıların, olay tarihi veya idareye başvurma tarihi veya dava tarihi itibarıyla elde etmek istedikleri gerçek zararları olduğu açıktır. Bu durum yukarıda aktarılan hususlarla birlikte değerlendirildiğinde, esasen davacıların ilk dava açarken yüksek oranlı yargılama harçları vb. nedenlerden dolayı tazmini isteminde bulundukları bedel dava dilekçesinde düşük belirtilmiş ise de, davacıların tazminine karar verilmesi konusunda gerçek iradelerini yansıtan miktarın, ıslah ile arttırılan gerçek zararları olduğunun, bu gerçek zararın, Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi veya ıslah dilekçesinin verildiği tarihte değil, esasen olay tarihinde ya da idarelere başvuru tarihinde ortaya çıktığı, ancak, davacılar tarafından miktarı tam olarak bilinemediğinden ve tespit edilemediğinden dava açılırken talep edilemeyen bir zarar olduğunun kabulü, bu kabul doğrultusunda da ıslahla arttırılan dava değerinin tamamına davalı idarelerden Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Van Büyükşehir Belediye Başkanlığı yönünden temerrüde düştükleri idareye başvurma tarihinden itibaren, İdare Mahkemesi kararıyla hasım mevkiine alınan Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı yönünden ise dava tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesinin hukuka ve hakkaniyete uygun olduğunun kabulü gerekmektedir.
DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU'NUN 09.06.2020 TARİH, 2019/53 ESAS VE 2020/853 KARAR SAYILI İLAMI
(2577 S. K. m. 2, 12, 13, 16, 17, Geç. m. 7)
İSTEMİN KONUSU : Van 3. İdare Mahkemesinin 13/07/2018 tarih ve E:2018/1786, K:2018/2054 sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem:
Van ili, Merkez ilçesi, 356 ada, 25 sayılı parsel üzerinde bulunan .... Oteli'nin 09/11/2011 tarihinde meydana gelen depremde yıkılması sonucu davacılardan ..... .....'ün eşi, diğer davacılar ….., ….., ….. ve ..... .....'ün babaları ..... .....'ün enkaz altında kalarak hayatını kaybetmesinde, davalı idarelerin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle uğranıldığı ileri sürülen zarara karşılık olmak üzere ıslah ettirilmek suretiyle belirlenen; eş ..... ..... için 194.523,47 TL maddi, 125.000,00 TL manevi, 5.000,00 TL cenaze ve defin gideri, çocuklardan ..... ..... için 19.549,38 TL maddi, 50.000,00 TL manevi, ..... ..... için 2.354,92 TL maddi, 50.000,00 TL manevi, Yılmaz ve ..... ..... için ayrı ayrı 50.000,00 TL manevi olmak üzere, toplam 221.427,77 TL maddi ve 325.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti:
Van 3. İdare Mahkemesinin 13/05/2016 tarih ve E:2015/216, K:2016/792 sayılı kararında;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın, 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname'nin, 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun’un, 5902 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun'un ve 3194 sayılı İmar Kanunu’nun konuyla ilgili hükümlerine yer verildikten sonra;
Dosyada bulunan bilgi ve belgeler ile Mahkemelerinin E:2012/1788 sayılı dosyasında yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesinden;
09/11/2011 tarihinde meydana gelen depremde otel binasının yıkılması olayında, proje müellifinin %18, müteahhidin %24, fenni mesulün %23, davalı idarelerden Van Büyükşehir Belediye Başkanlığının proje ve uygulama konusundaki denetimini tam olarak yerine getirmediğinden dolayı %18, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının plan ve projelendirme konusundaki denetim görevini tam olarak yerine getirmediğinden dolayı %4, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının (İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü ile birlikte) afet durumu ile ilgili gerekli çalışmaların ve denetimlerin yapılmamasından dolayı %13 oranında kusurlu oldukları, bu nedenle, hizmet kusuru nedeniyle davalı idarelerin kusurları oranında tazminat ödemekle yükümlü tutulabilecekleri,
Müteveffa ..... .....'ün eşi ve çocuklarının destekten yoksun kalma tazminatlarının hesabı konusunda dava dosyasında yaptırılan hesap bilirkişi incelemesinde;
Murisin asgari ücret maaşı dikkate alınarak yapılan hesaplama sonucu; eş ..... ..... için 194.523,47 TL, çocuklardan ..... ..... için 19.549,38 TL, ..... ..... için 2.354,92 TL olmak üzere, toplam 216.427,77 TL destekten yoksun kalma tazminatının hesaplandığı, hesaplanan bu bedelin, davalı idarelerin bilirkişi raporunda belirtilen kusurları (Van Büyükşehir Belediye Başkanlığı %18, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı %4, Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı %4 ve İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü %9 toplam kusur %35) oranında davacılara ödenmesi gerektiği,
Buna göre, bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranları dikkate alındığında meydana gelen zarardan dolayı davalı idarelerin toplamda; [(216.427,77x35)/100]=75.749.70 TL'den sorumlu oldukları, davalı Van Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı %18 oranında kusurlu olduğundan, 38.956,99 TL, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı %4 oranında kusurlu olduğundan 8.657,11 TL, Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı %4+%9=%13 oranında kusurlu olduğundan 28.135,60 TL olmak üzere, toplam 75.749,70 TL'nin davalı idareler tarafından davacılara ödenmesi, davacılar tarafından talep edilen geriye kalan 140.678,07 TL destekten yoksun kalma tazminatının ise reddi gerektiği,
Davacı ..... ..... tarafından talep edilen 5.000,00 TL cenaze ve defin giderine ilişkin olarak, dava dosyasında bulunan Van Büyükşehir Belediye Başkanlığının yazısı da dikkate alınarak belirlenen 7.000,00 TL, davalı idarelerin kusurları oranına denk gelen 2.450,00 TL cenaze ve defin giderinin (davalı Van Büyükşehir Belediyesi Başkanlığınca 1.260,00 TL, Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca 280,00 TL, Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığınca 910,00 TL) davacıya ödenmesi, talep edilen geriye kalan 2.550,00 TL'nin ise reddi gerektiği,
Manevi tazminat istemine gelince; manevi tazminat, ilgilisinin mamelekinde meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı olmayıp, manevi tatmin aracı olduğundan zenginleşmeye yol açmayacak miktarda, fakat olayın niteliği ile idarelerin bu olaydaki kusurunun niteliğini, sorumluluğunun özelliğini ve ağırlığını ifade edecek ölçüde saptanması gerektiğinden olayın niteliği göz önünde bulundurularak davacıların miras bırakanının ölmesinden duyulan elem ve ızdırap nedeniyle davacılardan eş ..... ..... için 30.000,00 TL, her bir çocuk için 15.000,00 TL'den 60.000,00 TL olmak üzere, toplam 90.000,00 TL manevi tazminatın, davalı idareler tarafından davacılara ödenmesi gerektiği,
Bu kapsamda, dava konusu taşınmazın yıkılmasında davalı idarelerin kusurları toplamının %35 olduğu, 90.000,00 TL manevi tazminatın tamamının davalı idarelerin kusurlarına karşılık gelmek üzere hesaplandığında, [(90.000x18)/35]=46.285,70 TL'nin Van Büyükşehir Belediye Başkanlığınca, [(90.000x4)/35]=10.285,70 TL'nin Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca ve [(90.000x13)/35]=33.428,60 TL'nin Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığınca davacılara ödenmesi gerektiği, talep edilen geriye kalan 235.000,00 TL manevi tazminat isteminin ise reddi gerektiği gerekçesiyle;
Maddi tazminat isteminin, 2.450,00 TL'lik cenaze ve defin gideriyle birlikte 78.199,70 TL'lik kısmının kabulüne, 143.228,07 TL'lik kısmının reddine,
Manevi tazminat isteminin, 90.000,00 TL'lik kısmının kabulüne, 235.000,00 TL'lik kısmının reddine,
78.199,70 TL maddi tazminatın 40.216,99 TL'lik kısmının, 90.000,00 TL manevi tazminatın 46.285,70 TL'lik kısmının Van Büyükşehir Belediye Başkanlığı (%18) tarafından, davacıların idarelere başvurdukları 28/11/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine,
8.937,11 TL maddi ve 10.285,70 TL manevi tazminatın Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (%13) tarafından davanın açıldığı 11/02/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine,
29.045,60 TL maddi ve 33.428,60 TL manevi tazminatın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (%4) tarafından, davacıların idarelere başvurdukları 28/11/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Ondördüncü Dairesinin 13/09/2017 tarih ve E:2017/29, K:2017/4623 sayılı kararıyla;
İdare Mahkemesi kararının destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminatın kabulü ile miktar artırım (ıslah) dilekçesi öncesi istenilen kısma Van
Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yönünden idari başvuru tarihinden, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı yönünden dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine ilişkin kısmı hakkında;
Temyize konu İdare Mahkemesi kararının belirtilen bu kısımlarında 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisinin bulunmadığı,
Kararın, cenaze ve defin giderine ilişkin kısmı hakkında;
Davacılar tarafından cenaze ve defin işlemleri için yapılan giderlere karşılık olmak üzere 5.000,00 TL maddi tazminat talep edildiği, Mahkemece, cenaze ve defin masraflarına ilişkin herhangi bir somut belge sunulmamakla birlikte Van Büyükşehir Belediye Başkanlığı Mezarlıklar Müdürlüğünün yazısı dikkate alınarak, davalı idarelerin kusurları oranında istemin kabulüne karar verildiği,
Van Büyükşehir Belediye Başkanlığı Mezarlıklar Müdürlüğü tarafından konuyla ilgili dosyaya sunulan yazıda; mezar yeri ücreti, mezar yeri kazımı, ölünün yıkanması, tabut ücreti, ölüm ilanı, cenaze aracı ücretinin Belediye tarafından karşılandığı, Belediyeye müracaat edilmeden ve yöresel örf ve adetler göz önünde bulundurularak gerçekleştirilecek bir defin için yapılacak masrafın yaklaşık 5.430,00 TL-7.000,00 TL arasında, Belediyeye müracaat edilmeden ve yöresel örf ve adetler göz önünde bulundurulmadan gerçekleştirilecek bir defin için yapılacak masrafın ise yaklaşık olarak 730,00 TL-950,00 TL arasında olabileceğinin belirtildiği,
Bu durumda, anılan yazı ile Van Büyükşehir Belediye Başkanlığınca ölüm olayıyla doğrudan doğruya ilgili olan ve cenaze için mutlaka yapılması gereken cenazenin nakli, yıkanması, tabut, kabir yeri, kabir kazma için herhangi bir ücret alınmadığı, ölüm olayı neticesinde mutlaka yapılması gereken zorunlu giderler dışındaki masraf kalemlerine ilişkin herhangi bir belge de sunulmadığı göz önüne alındığında, kararın, cenaze ve defin giderine ilişkin tazminata hükmedilmesine ilişkin kısmında hukuka uyarlık bulunmadığı,
Kararın, 10/02/2016 tarihli miktar artırım (ıslah) dilekçesi ile artırılan tazminat miktarına yürütülecek faize ilişkin kısmı hakkında;
Mahkemece dava dosyasında yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporu esas alınarak, davacı tarafından verilen ve 10/02/2016 tarihinde Mahkeme kayıtlarına giren miktar arttırımına (ıslah) ilişkin dilekçeyle; davacılardan eş ..... ..... için 94.523,47 TL, çocuklardan ..... ..... için 14.549,38 TL, ..... ..... için 1.354,92 TL miktar artırımında bulunulduğu, dolayısıyla, bakılan davada artırılan tazminat miktarına, miktar artırım dilekçesinin Mahkeme kayıtlarına girdiği 10/02/2016 tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken, Van Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı için idari başvuru tarihi olan 28/11/2014 tarihinden, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı için Van 3. İdare Mahkemesinde dava açma tarihi olan 11/02/2015 tarihinden itibaren faiz yürütülmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle,
Van 3. İdare Mahkemesinin 13/05/2016 tarih ve E:2015/216, K:2016/792 sayılı kararının; destekten yoksun kalma tazminatına ve bu tazminatın, miktar artırım (ıslah) dilekçesi öncesi istenilen kısmına faiz yürütülmesine ilişkin kısmı ile manevi tazminata ve manevi tazminata faiz yürütülmesine ilişkin kısmının onanmasına, cenaze ve defin giderine ilişkin kısmı ile, destekten yoksun kalma tazminatının miktar artırım (ıslah) dilekçesiyle arttırılan kısmına yürütülecek faizin başlangıç zamanına ilişkin kısmının ise bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi ısrar kararının özeti: Van 3. İdare Mahkemesinin 13/07/2018 tarih ve E:2018/1786, K:2018/2054 sayılı kararıyla;
Cenaze ve defin giderine ilişkin kısım yönünden;
Danıştay Ondördüncü Dairesinin 13/09/2017 tarih ve E:2017/29, K:2017/4623 sayılı bozma kararına uyularak davanın reddine karar verilmiş,
Destekten yoksun kalma tazminatının miktar artırım (ıslah) dilekçesiyle arttırılan kısmına yürütülecek faizin başlangıç zamanına ilişkin kısım yönünden;
Davacılar tarafından dava dilekçesinde toplam 106.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı talep edildiği, düzenlenen hesap bilirkişi raporunda davacılar için toplam 216.427,77 TL destekten yoksun kalma tazminatı hesaplandığı, davalı idarelerin kusur oranları (%35) dikkate alındığında davacılara ödenebilecek destekten yoksun kalma tazminatı miktarının 75.749,70 TL olduğu, bu tutarın ise davacılar tarafından dava dilekçesinde talep edilen destekten yoksun kalma tazminatı miktarından düşük olduğu, dolayısıyla ortada ıslah edilecek bir tutar olmadığı gerekçesi eklenerek ilk kararın bu konuya ilişkin kısmında ısrar edilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI:
Davacılar tarafından; Mahkemece hükmedilen tazminat miktarının, gerçek kişi ile kamu idareleri ayrımına gidilmeksizin, müştereken ve müteselsilen tazminine karar verilmesi gerekirken, belirlenen tazminat miktarının davalı idarelerin kusur oranlarına göre davalı idarelerden ayrı ayrı tahsiline karar verilmiş olmasının adil ve hukuki olmadığı, idarelerin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğu, davada, haklı olduğu ortaya konulduğu halde, gerçek kişiler aleyhine idari yargıda dava açılamıyor olması nedeniyle, gerçek kişilerin payına düşen tazminat miktarından dolayı, Mahkemece reddedilen kısım üzerinden kendileri aleyhine vekalet ücretine ve yargılama giderlerine hükmedilmesinde hukuki isabet bulunmadığı ileri sürülmektedir.
Davalı idareler tarafından; davanın süresinde açılmadığı, meydana gelen deprem sonucu yaşanan yıkımdan idarelerinin sorumlu olmadığı, olayda, idarelerinin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığından, davanın idareleri husumetiyle görülemeyeceği, bilirkişi raporunun, hatalı ve gerçeklerden uzak olarak hazırlandığı, idareleri aleyhine fahiş miktarda tazminata hükmedildiği, hükmedilen tazminata, davanın açıldığı tarihten itibaren değil, ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI:
Davacılar tarafından; savunma verilmemiştir.
Davalı idareler tarafından; savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ....'İN DÜŞÜNCESİ:
Temyiz istemlerinin reddi ile İdare Mahkemesi kararının ısrara ilişkin kısmının onanması, kararın, esasının ve bozma kararına uyularak verilen cenaze ve defin giderlerine ilişkin kısmının ise Dairesince incelenmesi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacıların duruşma istemi yerinde görülmeyerek ve dosya tekemmül ettiğinden davalı idarelerden Van Büyükşehir Belediye Başkanlığının yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Uyuşmazlıkta ısrara ilişkin husus; uğranıldığı iddia edilen zarardan dolayı, fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulması kaydı düşülerek miktarı belirtilen destekten yoksun kalma tazminatının (maddi tazminat) kendilerine ödenilmesi istemiyle açılan davada; gerçek zararın, dava dilekçesinde belirtilen zarar miktarından daha yüksek bir meblağ olduğu hususu ile meydana gelen olayda davalı idarelerin kusur oranlarının Mahkemece bilirkişi incelemesi marifetiyle tespit edilmesi üzerine, dava dilekçesinde belirtilen destekten yoksun kalma tazminatı miktarının, davalı idarelerin kusur oranları da göz önünde bulundurularak bilirkişi incelemesi neticesinde belirlenen tazminat miktarından daha az olması nedeniyle ortada ıslahla arttırılan bir miktardan bahsedilemeyeceği gerekçesiyle dava konusu destekten yoksun kalma tazminatının miktar artırım (ıslah) dilekçesiyle arttırılan kısmına yürütülecek faizin dava tarihinden veya daha önceden bu konu hakkında idareye bir başvuru varsa başvuru tarihinden itibaren yürütüleceğine ilişkindir.
Dava konusu uyuşmazlıkta İdare Mahkemesince; davacılar tarafından dava dilekçesinde toplam 106.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı talep edildiği, düzenlenen hesap bilirkişi raporunda davacılar için toplam 216.427,77 TL destekten yoksun kalma tazminatı hesaplandığı, davalı idarelerin kusur oranları (%35) dikkate alındığında davacılara ödenebilecek destekten yoksun kalma tazminatı miktarının 75.749,70 TL olduğu, bu tutarın ise davacılar tarafından dava dilekçesinde talep edilen destekten yoksun kalma tazminatı miktarından (106.000,00 TL) düşük olduğu, dolayısıyla ortada ıslah edilecek bir tutar olmadığı belirtilerek, davacıları ıslah müessesesini kullanmamış varsayarak ya da ıslah müessesesini kullanmış olsalar dahi sonuçta hükmedilen destekten yoksun kalma tazminatı miktarı (75.749,70 TL), dava dilekçesinde istedikleri destekten yoksun kalma tazminatı miktarından (106.000,00 TL) az olduğundan, ödenmesine hükmedilen destekten yoksun kalma tazminatının tamamına davacıların dava açma tarihinden veya idareye başvuru tarihinden itibaren faize hükmedilmiştir.
Tam yargı davalarında istemle bağlı olma kuralının sebep olduğu hak kayıplarının giderilmesi amacıyla 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 16. maddesinin 4. fıkrasına, 30/04/2013 tarihinde yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanun'un 4. maddesi ile; "Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir." cümlesi; aynı Kanun'un 5. maddesi ile de, 2577 sayılı Kanun'a Geçici 7. madde ile "Bu maddeyi ihdas eden Kanunla, bu Kanunun 16. maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen hüküm, kanun yolu aşaması dâhil, yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da uygulanır." hükmü eklenmiştir.
Nitekim, 6459 sayılı Kanun'un 4. maddesinin gerekçesinde; "AİHM, devletin sorumluluğuna ilişkin tazminat davalarında, davacıların yargılamanın yavaş işlemesinden doğan zararlarını ortadan kaldıracak yeterli bir çözüm bulunmadığı yönünde ülkemiz aleyhinde ihlal kararları vermektedir. Düzenlemeyle, idarî yargıda açılan tam yargı davalarında talep edilen tazminatın daha yüksek olduğunun dava devam ederken anlaşılması durumunda, davacıya talep edilen miktarı arttırma hakkı verilmemesinin adil yargılama hakkının ihlali olarak kabul edilmesi sebebiyle, nihai karar verilinceye kadar ıslah suretiyle talep edilen tazminat miktarını arttırma hakkı tanınmaktadır." ifadesine yer verilmiştir.
Faiz, idarenin tazmin borcu bağlamında, kişilerin, idarenin eylem ve/veya işlemlerinden dolayı uğradıkları zararların giderilmesi istemiyle başvurmalarına karşın, idarenin zararı kendiliğinden ödemeyip, yargı kararıyla tazminata mahkûm edilmesi sonucunda, idarenin temerrüde düştüğü tarihten tazminatın ödendiği tarihe kadar geçen süre için 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun'a göre hesaplanacak tutarı ifade etmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesinde; idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği kuralı yer almakta olup, anılan maddede, idari eylemler nedeniyle uğranılan zararın tazmini için idareye başvuruda bulunulmasının dava ön şartı olarak öngörülmesi ve zararın idare tarafından en erken bu tarihte sulhen ödenebilecek olması nedeniyle yargı yerince hükmedilecek tazminat miktarına, ön karar için idareye yapılan başvuru tarihi, görevli olmayan adli yargıda dava açılması halinde adli yargıda dava açıldığı tarih itibarıyla yasal faiz uygulanması ilkesi benimsenmiştir. Nitekim bu durum, Danıştayın yerleşik içtihatlarıyla da kabul edilmiştir.
Dava şartı olan ön karar için idareye yapılan başvuruda ihlal edilen hakkın yerine getirilmesinin istenilmesi esas olup, idare ile işin esasında ihtilafa düşüldükten, başka bir ifadeyle, tazminatın ödenmesi istemiyle idareye yapılan başvuru üzerine, bu istemin idare tarafından açıkça veya zımnen reddi üzerine, idarenin, tazminat istemi karşısında direnmeye (temerrüde) düşürüldükten sonra davacının tazminat miktarını dava açarak talep edebileceği, açılacak davada talep edilecek tazminat miktarının serbestçe tayinine hukuki bir engel bulunmamakla birlikte, talep edilecek tazminat miktarının yüksek tutulması durumunda davacının talep ettiği tutar ölçüsünde ödemek zorunda kalacağı ve bu tür davalarda nispi olarak belirlenen yargılama harçlarının da yüksek olacağı, bunun da mahkemeye erişim hakkını kısıtlayacağı açıktır.
Yapılan bu açıklamalar karşısında, uğranılan zararın gerçek miktarının Mahkeme tarafından yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda net bir şekilde ortaya çıkması durumunda, ortaya çıkan bu gerçek zararın tamamının tazmini amacıyla verilen miktar artırımına (ıslah) ilişkin dilekçenin yeni bir dava niteliğinde olmayıp, mevcut davada talep edilen tazminat miktarının ıslah suretiyle artırımına olanak sağlayan yasal bir hakkın kullanımına ilişkin olduğu da göz önünde bulundurulduğunda, artırılan tazminat miktarı yönünden davanın kabul edilmesi halinde, yasal faizin başlangıcının bu miktar yönünden de, idarenin uyuşmazlığın esasında ihtilafa, bir başka anlatımla temerrüde düştüğü tarih olduğu sonucuna varılmaktadır.
Uyuşmazlıkta, davacıların gerçek zararının (destekten yoksun kalma tazminatının) 09/11/2011 tarihinde meydana gelen depremle doğduğu, davacıların, anılan zararın (500.000,00 TL maddi, 500.000,00 TL manevi) tazmini istemiyle 28/11/2014 tarihinde davalı idarelerden Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Van Büyükşehir Belediye Başkanlığına başvurarak anılan idareleri bu tarih itibarıyla temerrüde düşürdükleri, anılan davalı idarelerce tazminat isteminin kabul edilmemesi nedeniyle, fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak kaydıyla olay tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte 106.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının, ( manevi tazminatın) ödenmesi istemiyle açılan davada, meydana gelen zararlarının tespiti amacıyla İdare Mahkemesince yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde tespit edilen ve davacılar tarafından ıslah edilen bu yeni zarar miktarının, davacıların, olay tarihi veya idareye başvurma tarihi veya dava tarihi itibarıyla elde etmek istedikleri gerçek zararları olduğu açıktır.
Bu durum yukarıda aktarılan hususlarla birlikte değerlendirildiğinde, esasen davacıların ilk dava açarken yüksek oranlı yargılama harçları vb. nedenlerden dolayı tazmini isteminde bulundukları bedel dava dilekçesinde düşük belirtilmiş ise de, davacıların tazminine karar verilmesi konusunda gerçek iradelerini yansıtan miktarın, ıslah ile arttırılan gerçek zararları olduğunun, bu gerçek zararın, Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi veya ıslah dilekçesinin verildiği tarihte değil, esasen olay tarihinde ya da idarelere başvuru tarihinde ortaya çıktığı, ancak, davacılar tarafından miktarı tam olarak bilinemediğinden ve tespit edilemediğinden dava açılırken talep edilemeyen bir zarar olduğunun kabulü, bu kabul doğrultusunda da ıslahla arttırılan dava değerinin tamamına davalı idarelerden Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Van Büyükşehir Belediye Başkanlığı yönünden temerrüde düştükleri idareye başvurma tarihinden itibaren, İdare Mahkemesi kararıyla hasım mevkiine alınan Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı yönünden ise dava tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesinin hukuka ve hakkaniyete uygun olduğunun kabulü gerekmektedir.
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen kararın ısrara konu kısmı usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçelerinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz istemlerinin ısrar hükmü yönünden reddine,
2. Van 3. İdare Mahkemesinin 13/07/2018 tarih ve E:2018/1786, K:2018/2054 sayılı kararının, destekten yoksun kalma tazminatının miktar artırım (ıslah) dilekçesiyle arttırılan kısmına yürütülecek faizin başlangıç zamanına ilişkin ısrara konu kısmının ONANMASINA,
3. Uyuşmazlığın esasının ve bozma kararına uyularak Van 3. İdare Mahkemesince karar verilen cenaze ve defin giderlerine ilişkin kısmının Dairesince incelenmesi için dosyanın, Danıştay Başkanlık Kurulunun 07/03/2019 tarih ve 2019/24 sayılı kararıyla kapatılan Danıştay Ondördüncü Dairesi yerine, aynı tarih ve 2019/25 sayılı Başkanlık Kurulu kararıyla yeniden belirlenen iş bölümü kararı doğrultusunda Danıştay Altıncı Dairesine gönderilmesine,
4. Kullanılmayan 59,10 TL harcın istemi hâlinde davalı idarelerden Van Büyükşehir Belediye Başkanlığına iadesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.06.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
KARARIN TAMAMINI https://www.avukatozgurgul.com/file-share/b4f26b3c-c358-4de7-9d78-776f55f4ecfd ADRESİNDEN İNDİREBİLİRSİNİZ...
İdari yargılama hukukunda ilgili tam yargı davası açma sürelerinin hak düşürücü nitelikte olmasından dolayı, talep edilen kısım ile sonradan eklenen kısmın sürelerinin birbirinden farklı olması söz konusu değildir. Bir diğer ifadeyle, talep konusunun bir kısmın süresinin durması ya da kesilmesi bir kısmının da süresinin işlemeye devam etmesi mümkün değildir. Bu temel ayrımdan dolayı da sürelerin durması veya devam etmesi açısından kısmi veya belirsiz alacak davasına benzetmek olanaklı değildir. Ancak İYUK madde 16/4’te “süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin” ifadesiyle idari yargıda miktar artırımı yapılan kısım açısından, ilk dava konusu edilen talep konusunun süresinde olması yeterli olduğundan, 6459 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme bu yönüyle belirsiz alacak davası ile uyuşmaktadır