Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İncelemenin kapsamı” başlıklı 355 inci maddesi; “İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir” şeklinde düzenleme altına alınmıştır. Buna göre; bölge adliye mahkemesi, incelemesini istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplere bağlı olarak yapmak zorundadır. Temyiz incelemesinden farklı olarak, bölge adliye mahkemesinde yapılacak incelemede tarafların ileri sürdüğü sebeplerle bağlı kalınmasının nedeni, bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararının kanuna aykırılığını tespit etmesi hâlinde, çoğu zaman yeniden yargılama yaparak yeni bir karar verebilmesidir. Ne var ki Yargıtayın temyiz sebepleri ile bağlı olmaksızın kanunun açık hükmüne aykırılık hâllerini inceleyebileceği öngörülmüş ise de, istinaf incelemesinde ileri sürülmediği için bölge adliye mahkemesince incelenmeyen bir konunun temyiz yolunda ileri sürülmesi durumunda Yargıtayın bu temyiz sebebini incelemesi mümkün değildir. Başka bir anlatımla temyiz incelemesinin sınırlarından biri ve en önemlisi, ileri sürülen temyiz sebebinin istinafta ileri sürülüp sürülmediği ve ileri sürülen sebeple ilgili bölge adliye mahkemesinin yaptığı değerlendirmenin hukuka aykırı olup olmadığı hususudur.
Özetle Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile düzenlenen istinaf sebeplerinin “kamu düzenine aykırılık” ve “taraflarca ileri sürülen” nedenler olmak üzere iki ayrımda incelenmesi gerekmektedir. Kamu düzenine aykırılık mutlak istinaf sebebidir ve bölge adliye mahkemesince kendiliğinden gözetilir. Bu nedenle kamu düzenine aykırı bir sebebin istinaf dilekçesinde ileri sürülüp sürülmemesinin de bir önemi bulunmamaktadır. Buna karşılık kamu düzenine aykırı olmayan istinaf sebeplerinin istinaf dilekçesinde mutlaka gösterilmesi gerekmektedir. Kamu düzenine aykırı olmayan bir istinaf sebebi istinaf dilekçesinde gösterilmemiş ise bölge adliye mahkemesince kendiliğinden dikkate alınamaz. Çünkü istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU'NUN 06.03.2024 TARİH, 2022/467 ESAS VE 2024/161 KARAR SAYILI İLAMI
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/1083 E., 2021/771 K.
KARAR : Davanın kabulüne
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 17.11.2020 tarihli ve 2019/4441 Esas, 2020/10079 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki kamulaştırma bedelinin tespiti ve terkin davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne dair yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucu bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararının bir ve iki numaralı bentlerine karşı direnilmiştir.
Direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı idare vekili dava dilekçesinde; Gebze-Orhangazi-İzmir otoyolu projesi kapsamında Bursa ili Nilüfer ilçesi Büyükbalıklı Mahallesi 918 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün kamulaştırma bedelinin 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 10 uncu maddesi gereğince tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın yol olarak terkinini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; taşınmazın arsa vasfında olduğunu, mahkemece taşınmazın gerçek değerinin tespitini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 14.04.2017 tarihli ve 2016/734 Esas, 2017/417 Karar sayılı kararıyla; davanın kabulü ile dava konusu 918 parsel sayılı taşınmazda fen bilirkişisi tarafından dosyaya ibraz edilen bilirkişi rapor ve ekli krokide A harfi ile gösterilen 1.146,65 m2'lik kısmının kamulaştırma bedelinin 98.176,17 TL olarak tespitine, davacı tarafça depo edilen kamulaştırma bedelinin nemaları ile birlikte tapu kaydındaki davalıya ödenmesi için müzekkere yazılmasına, dava konusu 918 parsel sayılı taşınmazın bilirkişi raporu ve ekli krokide A harfi ile gösterilen 1.146,65 m2’lik kısmının davalı adına kayıtlı bulunan tapu kaydının iptali ile yol olarak terkinine, 12.02.2017 tarihinden itibaren tespit edilen bedele karar tarihine kadar yasal faiz yürütülmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 14.12.2017 tarihli ve 2017/1801 Esas, 2017/1209 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın kapama incir bahçesi niteliği ve bilirkişi raporundaki özelliklerine göre kapitalizasyon faizinin % 4 oranında kabulü ile buna göre hesaplama yapılması gerekirken, % 6 oranında uygulama yapan bilirkişi raporuna göre karar verilmesi, dava konusu taşınmazın imar durumu, bilirkişi raporunda yazılı özellikleri, konumu ve yerleşim yerlerine yakınlığına göre Kamulaştırma Kanunu’nun 11/1-i maddesi uyarınca gelir metoduna göre tespit edilen metrekare birim fiyatına % 230 oranında objektif değer arttırıcı unsur ilave edilmesi gerekirken, daha düşük oran esas alınarak eksik bedel tespitinin doğru görülmediği gerekçesiyle davacı idare vekilinin istinaf itirazlarının esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
V. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 27.04.2018 tarihli ve 2018/42 Esas, 2018/470 Karar sayılı kararıyla; davanın kabulü ile, kamulaştırma bedelinin 170.277,53 TL olarak tespitine, Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/734 Esas sayılı dosyası ile daha önce ödenen 98.176,17 TL'nin mahsubu sonrası bakiye 72.101,36 TL'ye ilk karar tarihi olan 14.04.2017 tarihinden itibaren karar tarihine kadar yasal faiz işletilmesine ve 72.101,36 TL'nin davalıya ödenmesi için müzekkere yazılmasına, dava konusu 918 parsel sayılı taşınmazın, fen bilirkişisi tarafından dosyaya ibraz edilen 28.11.2016 tarihli bilirkişi raporun ve ekli krokide A harfi ile gösterilen 1.146,65 m2'lik kısmının davalı adına kayıtlı bulunan tapu kaydının iptali ile yol olarak terkinine karar verilmiştir.
VI. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 22.01.2019 tarihli ve 2018/3962 Esas, 2019/65 Karar sayılı kararıyla; ilk mahkeme kararına esas alınan raporda dava konusu taşınmaz kapama incir bahçesi kabul edildiği hâlde, bu raporda belirlenen kapama incir bahçesi niteliğine göre objektif ve kapital üzerinden bedel tespiti gerekirken kapama zeytin bahçesi kabul edilerek fazla bedel tespiti, mahkemece verilen ilk karar ile ödenen bedele dava tarihinden dört ay sonrasından itibaren ilk karar tarihine kadar, iade üzerine oluşan fark bedele dava tarihinden dört ay sonrasından itibaren son karar tarihine kadar faiz yürütülmesi gerekirken, sadece fark bedele ilk karar tarihinden karar tarihine kadar faiz yürütülmesinin doğru olmadığı, bu eksikliğin giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı idare vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulü ile, toplam kamulaştırma bedelinin 161.987,25 TL olarak tespitine, ilk karar ile ödenen 98.176,17 TL'ye 12.02.2017 tarihinden 14.04.2017 tarihine kadar; fark bedel olan 63.811,08 TL'ye 12.02.2017 tarihinden 27.04.2018 tarihine kadar yasal faiz yürütülmesine, fazla yatırılan 8.290,28 TL bedelin davacı idareye iadesine, kamulaştırma bedelinin nemalarıyla birlikte derhâl davalıya ödenmesi için müzekkere yazılmasına, 918 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişinin 28.11.2016 tarihli raporunda ve ekli krokide "A" harfi ile gösterilen 1.146,65 m2'lik kısmının davalı adına kayıtlı bulunan tapu kaydının iptali ile yol olarak terkinine karar verilmiştir.
VII. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
“…Dosya içindeki bilgi ve belgelere, kararın dayandığı gerekçeye göre; kapama incir niteliğindeki Nilüfer ilçesi Büyükbalıklı Mahallesi 918 parsel sayılı taşınmaza net geliri esas alınarak ve taşınmaza uygulanan objektif değer artış oranının % 230 olarak kabulü ile değer biçilmesi yöntem itibariyle yasa hükümlerine uygundur. Ancak;
1-Dava konusu taşınmazın kuru tarım arazi niteliğinde olması nedeniyle Dairemiz genel uygulamaları ve aynı yöreden gelen ve Dairemiz denetiminden geçen dosyalarda gözönünde tutulduğunda kapitalizasyon faizinin % 5 olarak uygulanması gerekirken % 4 olarak kabulü ile m2 bedelinin fazla tespiti,
2-Hükme esas alınan bilirkişi raporunda münavebeye esas alınan ürünün dekara ortalama masrafları resmi verilere uygun ise de; aynı bölgeden Dairemize intikal eden ve denetimimizden geçen dosyalarda üretim masraflarının brüt gelirin 1/3’ü oranında alınmak suretiyle m2 birim fiyatlarının belirlendiği gözönüne alındığında dekara ortalama üretim masraflarının resmi verinin 1/3’ü oranında alınması gerektiğinin düşünülmemesi,
Doğru olmadığı gibi;
3-Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 12055/17 numaralı başvuru sonucu verilen 23/10/2018 tarihli kararı ve Anayasa Mahkemesinin 2016/9364 başvuru numaralı 01/06/2019 gün ve 30791 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan kararı da gözönüne alınarak davacı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiği,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin kapama bahçe niteliğindeki taşınmazlar için yaygın kapitalizasyon faiz oranının kuru/sulu ayrımı yapılmaksızın % 4 olarak uyguladığı, münavebeye esas kuru tarım arazileri için uygulanan % 5 kapitalizasyon faiz oranının kapama bahçe niteliğindeki taşınmazlara uygulanmasının taşınmazın rant getirisi ve bölgenin tarımsal niteliği bakımından adil ve hakkaniyete uygun olmadığı ve üretim masraflarının resmî verilerle uyumlu olduğu, benzer dosyalarda üretim masraflarına ilişkin düzeltme yapılmadığı gerekçesiyle bozma kararının bir ve ikinci bentleri yönünden eylemli direnme kararı verilmiştir.
VIII. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı idare vekili; objektif değer artış oranının % 230 olarak alınmasının hatalı olduğunu, taşınmazların kuru tarım arazisi olarak nitelendirildiği hâlde kapitalizasyon faiz oranının % 4 alınmasının doğru olmadığını, müvekkili idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı vekili; üretim masraflarının 1/3'ten fazla alınmasına yönelik karara katılmadıklarını, objektif değer artış oranının % 250 olarak uygulanması gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kamulaştırma bedelinin tespiti ve terkin istemine ilişkin eldeki davada;
1-Dava konusu taşınmazın niteliği ve bilirkişi raporundaki özelliklerine göre yapılan hesaplamada kapitalizasyon faizinin % 4 oranında mı, yoksa % 5 oranında mı esas alınacağı,
2-Üretim masraflarının brüt gelirin 1/3’ü oranında alınmasının gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 11 inci maddesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 342, 355 inci maddeleri
2. Değerlendirme
a) Bir numaralı uyuşmazlık yönünden yapılan incelemede
1. Konunun açıklığa kavuşturulması için öncelikle 4650 sayılı Kanun ile değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun “Kamulaştırma bedelinin tespiti esasları” başlıklı 11 inci maddesine değinmek gerekmektedir.
2. Anılan maddede; “15 inci madde uyarınca oluşturulacak bilirkişi kurulu, kamulaştırılacak taşınmaz mal veya kaynağın bulunduğu yere mahkeme heyeti ile birlikte giderek, hazır bulunan ilgilileri de dinledikten sonra taşınmaz mal veya kaynağın;
a) Cins ve nevini,
b) Yüzölçümünü.
c) Kıymetini ektileyebilecek bütün nitelik ve unsurlarını ve her unsurun ayrı ayrı değerini,
d) Varsa vergi beyanını,
e) Kamulaştırma tarihindeki resmi makamlarca yapılmış kıymet takdirlerini,
f) Arazilerde, taşınmaz mal veya kaynağın (…) mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirini.
g) Arsalarda, kamulaştırılma gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre satış değerini,
h) Yapılarda, (…) resmi birim fiyatları ve yapı maliyet hesaplarını ve yıpranma payını,
ı) (Değişik: 19/4/2018-7139/27 md.) (İptal ibare: Anayasa Mahkemesinin 10/4/2019 tarihli ve E.:2018/156; K.:2019/22 sayılı kararı ile) (İptal ibare: Anayasa Mahkemesinin 10/4/2019 tarihli ve E.:2018/156; K.:2019/22 sayılı kararı ile) her bir ölçünün etkisi açıklanmak kaydıyla bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçüleri,
Esas tutarak düzenleyecekleri raporda bütün bu unsurların cevaplarını ayrı ayrı belirtmek suretiyle ve ilgililerin beyanını da dikkate alarak Sermaye Piyasası Kurulu tarafından kabul edilen değerleme standartlarına uygun, gerekçeli bir değerlendirme raporuna dayalı olarak taşınmaz malın değerini tespit ederler.
Taşınmaz malın değerinin tespitinde, kamulaştırmayı gerektiren imar ve hizmet teşebbüsünün sebep olacağı değer artışları ile ilerisi için düşünülen kullanma şekillerine göre getireceği kâr dikkate alınmaz.
Kamulaştırma yoluyla irtifak hakkı tesisinde, bu kamulaştırma sebebiyle taşınmaz mal veya kaynakta meydana gelecek kıymet düşüklüğü gerekçeleriyle belirtilir. Bu kıymet düşüklüğü kamulaştırma bedelidir” şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir.
3. Bu maddeye göre tarım arazisi niteliğindeki taşınmazın mevkii ve şartlarına göre olduğu gibi kullanılması hâlinde ekilecek ürünler ve münavebeye alınan bu ürünlerin elde edilmesi için yapılacak harcamalar göz önünde tutularak net gelirin hesaplanması gerekmektedir. Ancak taşınmazın getireceği yıllık net gelir taşınmazın kamulaştırma bedeli değildir. Bulunan net gelirin kapitalizasyon faizi ile birlikte hesaplanması gerekir.
4. Daha somut bir anlatımla arazinin değeri, taşınmazın fiilen ekilebilir ürün münavebesine göre hesaplanan brüt gelirinden, münavebe ürünlerin üretim masraflarının çıkarılması ile bulunan net gelirinin kapitalizasyon faizine bölünmesi ile bulunur. Kapama bahçe niteliğindeki taşınmazlarda ise, üzerinde bulunan ve taşınmaza kapama bahçe niteliği veren ağaçların yıllık net ürün gelirinin kapitalizasyon faizi ile kapitalize edilerek kamulaştırma bedelinin belirlenmesi gerekmektedir.
5. Bu aşamada direnme kararına konu kapitalizasyon faizinin hangi oranda uygulanacağı hususunda değerlendirme yapılması gerekmektedir.
6. Arazi niteliğindeki taşınmazın net gelirine göre değerlendirilmesi, kapitalizasyon faizinin uygulanmasını gerektirir.
7. Arazinin rantı (net geliri) ile satış değeri (çıplak değeri) arasındaki oran olarak tanımlanan kapitalizasyon faizi, belli bir bölgede, aynı yıl içerisinde aynı tür tarımsal üretimin yapıldığı aynı vasıf ve karakterdeki arazinin gerçek satış bedeli ile net geliri belirlendikten sonra oranlanarak bulunur. Başka bir anlatımla bir yıl içinde bölgede satışı yapılan tüm arazilerin tespit edilen ortalama dekar fiyatının, aynı arazilerin ortalama net geliri saptandıktan sonra her iki ortalama rakamın birbirine olan oranı, kapitalizasyon faiz oranını ifade eder. Arazinin getirisi aynı kalmak şartıyla kapitalizasyon faiz oranı düştükçe arazi niteliğindeki taşınmazın değeri yükselir, oran yükseldikçe ise düşer.
8. Kıymeti takdir edilecek arazinin bedelinin belirlenmesinde uygulanacak kapitalizasyon faiz oranı, bölgede geçerli ortalama orandan hareketle, arazinin özel nitelikleri, başka bir anlatımla sulu veya kuru oluşu, toprağın yapısı, ekilebilecek ürünler, verimi, yüzölçümü, taşınmaz toprağının kompozisyonu gibi nitelikleri dikkate alınarak belirlenmektedir. Araziye uygulanacak faiz oranı, saptanan bu niteliklere göre azalıp çoğalacaktır.
9. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde bilirkişi kurulu raporunda belirtilen özellikler ve dosya kapsamına göre dava konusu taşınmazın kuru tarım arazisi niteliği, konumu ve yüzölçümü dikkate alındığında kapitalizasyon faiz oranının % 5 oranında uygulanması gerekmektedir.
10. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
11. Bu nedenle bir numaralı uyuşmazlık yönünden direnme kararı bozulmalıdır.
b) İki numaralı uyuşmazlık yönünden yapılan incelemede
12. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle istinaf kanun yolu ile ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar bulunmaktadır.
13. Bilindiği üzere ülkemizde iki dereceli yargı sistemi uygulanmakta iken, 2004 yılında kabul edilen 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un yürürlüğe girmesi ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile istinaf kanun yolu hükümlerinin düzenlenmesi, bu düzenlemeye uygun olarak 20.07.2016 tarihinde bölge adliye mahkemelerinin faaliyete başlaması ile üç dereceli yargı sistemine geçilmiş bulunmaktadır.
14. İstinaf ile ilgili monografilerin karşılaştırmalı hukuka ilişkin bölümlerinde “geniş (tam) istinaf sistemi” “dar istinaf sistemi” ayrımına yer verilmektedir. Geniş istinaf sistemi davanın istinaf merciinde adeta yeniden görülmesi ve yeniden hükme bağlanması esasına dayanmaktadır. Dar istinaf sistemi ise ilk derece mahkemesinde hükme bağlanmış olan davanın yeniden görülmesinden ziyade o davada verilen hükmün denetlenmesi esasını benimsemektedir. Buna göre geniş istinafta ikinci derece mahkemesi önüne yeni vakıa ve deliller getirtilmesi konusunda bir sınırlama bulunmamakta, istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen hususlarla sınırlanmamakta, istinaf yoluna başvurmanın hükmün icrasını erteleyici etkisine getirtilen istisnalar sınırlı tutulmaktadır. Buna karşılık dar istinafta kanun yolu incelemesinin kural olarak istinaf dilekçesinde gösterilen sebeplerle sınırlı tutulduğu görülmekte, ikinci derece mahkemesinde yapılabilecek taraf işlemleri sınırlamalara tabi kılınmakta, yeni vakıa ve deliller ileri sürülmesi istisnai hâllerle sınırlı tutulmakta, istinaf incelemesi sırasında hükmün teminat karşılığında icrasına imkân veren hükümler bulunmaktadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunumuz dar istinaf sistemini benimsemiştir. Gerçekten istinaf incelemesinin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı tutulması, bölge adliye mahkemesinde yapılan istinaf incelemesinde kural olarak re’sen göz önünde tutulacak olanlar dışında ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen savunmaların dinlenmemesi ve yeni delillere dayanılamaması ve bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararını kaldırıp dosyayı bu mahkemeye geri göndermek konusunda geniş bir yetkiye sahip olması dar istinaf sistemine ait özelliklerdir (Ali Cem Budak; İlamat Torbası İstinaf Mahkemesi Karar İncelemeleri, Ekim 2020, s. 25-26).
15. İstinaf kanun yolu, 6100 sayılı Kanun'un sekizinci kısmının birinci bölümünün 341 ilâ 360 ıncı maddeleri arasında düzenleme altına alınmıştır.
16. 6100 sayılı Kanun’un “İstinaf dilekçesi” başlıklı 342 nci maddesi “(1) İstinaf yoluna başvurma, dilekçeyle yapılır ve dilekçeye, karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenir.
(2) İstinaf dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:
a) Başvuran ile karşı tarafın davadaki sıfatları, adı, soyadı, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası ve adresleri.
b) Varsa kanuni temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri.
c) Kararın hangi mahkemeden verilmiş olduğu ve tarihi ile sayısı.
ç) Kararın başvurana tebliğ edildiği tarih.
d) Kararın özeti.
e) Başvuru sebepleri ve gerekçesi.
f) Talep sonucu.
g) Başvuranın veya varsa kanuni temsilci yahut vekilinin imzası.
(3) İstinaf dilekçesi, başvuranın kimliği ve imzasıyla, başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıması durumunda diğer hususlar bulunmasa bile reddolunmayıp, 355 inci madde çerçevesinde gerekli inceleme yapılır” şeklinde düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere maddenin son fıkrasında istinaf dilekçesinin maddede belirtilen hususları taşımaması durumunda başvurunun sonucuna ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Bu düzenlemeye göre; bölge adliye mahkemesince, istinaf dilekçesi, başvuranın kimliği ve imzasıyla, başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıyorsa başvuru doğrudan reddedilmeyip, 355 inci madde çerçevesinde kararda “kamu düzenini ilgilendiren hususlarda istemle bağlı olmaksızın re’sen” gerekli incelemenin yapılması öngörülmüştür. Bununla istinaf dilekçesindeki bir usul eksikliği sebebiyle hak kaybının önlenmesi amaçlanmıştır.
17. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun özellikle 353 üncü maddesine bakıldığında istinaf sebebinin “ilk derece mahkemesi kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olmaması” şeklinde düzenlenmiş olduğu söylenebilir. Dolayısıyla istinaf sebepleri, temyiz sebeplerinden çok daha geniş bir çerçeve çizmektedir. Buradan hareketle istinaf dilekçesinde yer alan “istinaf sebepleri” bölge adliye mahkemesince yapılacak olan incelemenin sınırlarını çizmesi bakımından büyük önem taşımaktadır. Nitekim istinaf sebebinin gösterilmemesi hâlinde, hükümde kamu düzenine aykırı bir husus da bulunmuyorsa, istinaf talebi ön inceleme aşamasında reddedileceğinden, doğal olarak istinaf sebebinin bulunmadığı talebin de kamu düzenine aykırı bir yön bulunmaması hâlinde reddedilmesi gerektiği hususu tartışmasızdır.
18. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İncelemenin kapsamı” başlıklı 355 inci maddesi; “İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir” şeklinde düzenleme altına alınmıştır. Buna göre; bölge adliye mahkemesi, incelemesini istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplere bağlı olarak yapmak zorundadır. Temyiz incelemesinden farklı olarak, bölge adliye mahkemesinde yapılacak incelemede tarafların ileri sürdüğü sebeplerle bağlı kalınmasının nedeni, bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararının kanuna aykırılığını tespit etmesi hâlinde, çoğu zaman yeniden yargılama yaparak yeni bir karar verebilmesidir. Ne var ki Yargıtayın temyiz sebepleri ile bağlı olmaksızın kanunun açık hükmüne aykırılık hâllerini inceleyebileceği öngörülmüş ise de, istinaf incelemesinde ileri sürülmediği için bölge adliye mahkemesince incelenmeyen bir konunun temyiz yolunda ileri sürülmesi durumunda Yargıtayın bu temyiz sebebini incelemesi mümkün değildir. Başka bir anlatımla temyiz incelemesinin sınırlarından biri ve en önemlisi, ileri sürülen temyiz sebebinin istinafta ileri sürülüp sürülmediği ve ileri sürülen sebeple ilgili bölge adliye mahkemesinin yaptığı değerlendirmenin hukuka aykırı olup olmadığı hususudur.
19. Özetle Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile düzenlenen istinaf sebeplerinin “kamu düzenine aykırılık” ve “taraflarca ileri sürülen” nedenler olmak üzere iki ayrımda incelenmesi gerekmektedir. Kamu düzenine aykırılık mutlak istinaf sebebidir ve bölge adliye mahkemesince kendiliğinden gözetilir. Bu nedenle kamu düzenine aykırı bir sebebin istinaf dilekçesinde ileri sürülüp sürülmemesinin de bir önemi bulunmamaktadır. Buna karşılık kamu düzenine aykırı olmayan istinaf sebeplerinin istinaf dilekçesinde mutlaka gösterilmesi gerekmektedir. Kamu düzenine aykırı olmayan bir istinaf sebebi istinaf dilekçesinde gösterilmemiş ise bölge adliye mahkemesince kendiliğinden dikkate alınamaz. Çünkü istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
20. Somut olay ve dosya kapsamına göre; davalı vekili tarafından sunulan 15.10.2018 havale tarihli istinaf dilekçesi incelendiğinde, üretim masraflarının, brüt gelirin 1/3'ünü geçemeyeceğine yönelik açıkça bir itirazda bulunulmadığı anlaşılmıştır. Bu itibarla istinaf başvuru dilekçesinde ileri sürülmemesi nedeniyle bölge adliye mahkemesince incelenmeyen bir konunun temyiz yolunda ileri sürülmesi durumunda Yargıtayın bu temyiz sebebini incelemesi de mümkün bulunmamaktadır.
21. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, bölge adliye mahkemesinin istinaf sebepleri ile bağlı olduğuna yönelik açık hüküm bulunduğu, ancak temyiz incelemesi yönünden bu yönde bir hükmün mevcut olmadığı, dolayısıyla kanuna aykırılıkların Yargıtay tarafından incelenebileceği, bu nedenle kararın bozulması gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de bu görüş, yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
22. Hâl böyle olunca iki numaralı uyuşmazlık yönünden Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararı yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerle yerindedir.
c) Uyulan kısımlara yönelik temyiz talepleri yönünden yapılan incelemede
23. Temyize konu bozma kararında yer alan ve “…3-Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 12055/17 numaralı başvuru sonucu verilen 23/10/2018 tarihli kararı ve Anayasa Mahkemesinin 2016/9364 başvuru numaralı 01/06/2019 gün ve 30791 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan kararı da gözönüne alınarak davacı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiği,…” gereğine işaret eden bozma nedenine mahkemece uyularak bozma doğrultusunda işlem yapılmıştır. Bu durumda bozma kararına uyularak oluşturulan hüküm Özel Dairece incelenmesi gerektiğinden, bu hükme yönelik inceleme yapılması için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
IX. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1- a bendinde (§1-11) belirtilen gerekçelerle davacı idare vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile bir numaralı uyuşmazlığa ilişkin direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA oy birliğiyle,
2- b bendinde (§12-22) belirtilen nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile iki numaralı uyuşmazlığa ilişkin direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerle ONANMASINA oy çokluğuyla,
3- c bendinde (§23) gösterilen gerekçelerle, uyulan kısımlara yönelik inceleme yapılması için dosyanın YARGITAY 5. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE oy birliğiyle,
06.03.2024 tarihinde kesin olarak karar verildi.
Comments